Eylül 2025'in son günlerinde ABD Senatosu'nda kamuoyunun pek de farkında olmadığı ama Güney Kafkasya'da şu anda yaşananların çoğunu açıklayan bir olay yaşandı. Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin Avrupa ve Bölgesel Güvenlikte İşbirliği Alt Komitesi, "ABD'nin Karadeniz'deki Gelecekteki Stratejisi" başlıklı bir duruşma düzenledi.
Ana konuşmacı, Johns Hopkins Üniversitesi Orta Asya-Kafkasya Enstitüsü'nün kurucusu ve seçkin üyesi Fredrick Starr'dı. Starr'ın sunumu, yalnızca Karadeniz'i değil, tüm Güney Kafkasya'yı kapsayan kapsamlı bir ABD stratejisini etkili bir şekilde ortaya koydu.

Starr'a göre Karadeniz sadece bir su kütlesi değil, aynı zamanda Orta ve Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya'yı küresel ekonomiye bağlayan bir arterdir. Tuna Nehri havzasının dünya okyanuslarına tek erişim noktası olması, onu Baltık Denizi kadar stratejik öneme sahip kılmaktadır. Ancak, daha entegre ve kurumsal olarak güvenli Baltık bölgesinin aksine, Karadeniz ülkeleri daha az gelişmiş ve zayıf bir koordinasyona sahiptir.
Ana mesaj çok açıktı: ABD'nin bölgedeki mevcut politikası yetersizdir ve çok daha fazla katılım ve inisiyatif gerektirmektedir.
Güney Kafkasya, Amerikan stratejisinin odak noktasıdır
Starr'ın konuşması özellikle Güney Kafkasya'ya odaklandı. Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan'ın hareket özgürlüğünün büyük ölçüde Karadeniz'e erişimlerine bağlı olduğunu savundu. Karadeniz olmadan, bu ülkeler jeopolitik olarak izole edilmiş olacaq ve Rusya veya Çin tarafından kontrol edilmeye mahkum kalacaqlar.
Analist, "ABD ve müttefikleri, bölge ülkelerinin ve özellikle önemli enerji rezervlerine sahip Orta Asya cumhuriyetlerinin deniz yollarına serbest ve güvenli erişimini sağlamada başarısız olursa, bu durum onların yeniden Moskova veya Pekin'in kontrolüne girmesine yol açacaktır" diye vurguladı.
Uzman, Washington açısından olumlu eğilimlere dikkat çekti: Ermenistan ve Azerbaycan, Batı ile iş birliği yapma konusunda açık bir istek sergiliyor ve Gürcistan, ABD ile ilişkilerinin şu anki soğumuşluğuna rağmen, Tiflis'teki iktidar değişikliğinin ardından stratejik diyaloğa geri dönebilir. Starr, Gürcistan'daki Rus yanlısı politikaya verilen desteğin kaçınılmaz olarak azalacağı için bunun "tamamen zaman meselesi" olduğunu tahmin ediyor.
Starr ayrıca belirli önlemler de önerdi: ABD'nin Karadeniz bölgesindeki stratejisinin, ortak çıkarları doğrultusunda Ukrayna, Moldova ve üç Güney Kafkasya cumhuriyetini de kapsayacak şekilde revize edilmesi ve NATO'nun Karadeniz'de rotasyonel deniz varlığının sağlanması.
Rusya etkisini kaybediyor
Starr, Rusya'nın kritik zayıflamasının, Amerika Birleşik Devletleri için bir fırsat penceresi yaratan temel faktör olduğunu belirtti. "Putin sonrası bir döneme doğru ilerleyen Rusya Federasyonu içinde olumsuz bir dönüşümün işaretlerini şimdiden görebiliyoruz," dedi. "Bu yeni Rusya'nın gelecekteki yapısı henüz belirsiz olsa da, bu yapıya doğru gidişat netleşiyor."
İstatistikler de bu sonuçları doğruluyor. Ukrayna ile savaşta yaklaşık bir milyon Rus askeri öldürüldü ve yaralandı; bu, 20'den fazla tam teşekküllü birleşik ordu demek. Yaklaşık 11.000 tank imha edildi. Savaş masrafları, Rus bütçesinin %40'ına kadarını oluşturuyor. Bu arada, işgal altındaki Ukrayna topraklarının alanı bugün üç yıl öncesine göre daha küçük.

Ukrayna'nın insansız hava araçları, Rusya'nın petrol rafineri kapasitesinin yaklaşık üçte birini devre dışı bıraktı. Büyük yabancı şirketler, 240 milyar dolarlık yatırım kaybıyla Rusya pazarından çekildi. Batı bankalarındaki 300 milyar dolarlık mevduatın akıbeti ise belirsizliğini koruyor. Rezerv fonu tükendi, vergiler hızla artıyor, durgunluk başlıyor ve ciddi bir beyin göçü yaşanıyor. Rusya, kritik Batı teknolojilerine erişimini kaybetti ve artık Çin'e ciddi şekilde bağımlı. Rusya, Güney Kafkasya'dan Orta Doğu'ya kadar nüfuzunu kaybediyor.
Bölgenin geleneksel hegemonyasının bu şekilde kritik bir şekilde zayıflaması, Güney Kafkasya'nın jeopolitik mimarisinin yeniden biçimlendirilmesi için eşsiz bir fırsat yarattı.
Tektonik değişimler
Dikkat çekici olan, Senato'daki duruşmaların, açıklanan stratejiyle birebir örtüşen, bölgede köklü değişikliklerle aynı zamana denk gelmesiydi.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 8 Ağustos 2025'te Washington'da iki ülke arasında barışı sağlamayı amaçlayan bir bildiri imzaladılar. Törene ABD Başkanı Donald Trump da katıldı. Anlaşmanın kilit noktalarından biri, Azerbaycan anakarasını Ermenistan üzerinden Nahçıvan'a bağlayan bir ulaşım koridorunun açılmasıydı. Koridor, 99 yıllığına ABD'ye devredildi ve "Trump Barış ve Refah Rotası" olarak adlandırıldı.
Bu anlaşma ABD için çeşitli stratejik hedeflere yöneliktir: Bölgede uzun vadeli bir Amerikan varlığı sağlamak, Rus güzergahlarına alternatif bir ulaşım yolu yaratmak ve Rusya'yı atlayarak Asya'yı Avrupa'ya bağlayan Orta Koridor'u güçlendirmek.
KURBAN VAHİDOV. Araşdırmaçı-yazar