Birleşmiş Milletler lağvedilmedikçe veya yapısal değişikliğe gitmedikçe dünya asla düzelmez.
1945’te San Francisco’da kurulan Birleşmiş Milletler, iki cihan savaşını planlayan ve savaşı çıkaran bir projenin ürünüydü; siyonizmin etkili olduğu bir yapı olarak değerlendirilebilir.
Amaç, demokrasi, insan hakları ve uluslararası hukuk maskesi altında yeni sömürgecilik ve yeni işgaller gerçekleştirmekti — ve bunu çok başarılı bir şekilde yaptılar.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) İkinci Dünya Savaşı galibi beş ülke alındı:
• Amerika
• Büyük Britanya
• Fransa
• Sovyetler (o dönem)
• Çin
İkinci Dünya Savaşı’ndan 2000’li yıllara kadar bu beş ülke dünyanın farklı yerlerinde savaş çıkardı, ülkeleri işgal etti. Düşünebiliyor musunuz: Dünyanın güvenliğini temin etmesi gereken devletler, dünyanın farklı bölgelerinde işgal, soykırım ve sömürgecilik uyguluyorlar — hem de dünyaya demokrasi, hukuk ve adalet dağıttıklarını iddia ederek. Bunlar birinci sınıf devletlerdi.
İkinci sınıf devletler vardı; onlara sınırlı haklar verilmişti, söz söyleyebilme hakkı tanınmıştı. Ancak bu devletlerin siyasi ve ekonomik hakları da fiilen siyonizmin onayına bağlıydı. Siyonizmin onayını almayan hiçbir siyasi lider bu devletlerde iktidara gelemezdi; hiçbir iş insanı onların izni olmadan dünya piyasasına giremezdi. Avrupa devletleri ve Türkiye bu sınıfa dahildi.
Üçüncü sınıf ülkeler ise neredeyse hiçbir hak, hukuk veya sese sahip değildi. Bu ülkeleri bombalamak, katliam yapmak, zenginliklerine el koymak serbestti. Bu ülkelerin çoğu esasen Afrika ve Ortadoğu’daki devletlerdi.
Bir de Birleşmiş Milletler’in üstünde, kuruluşu için iki dünya savaşının çıktığı, milyonlarca insanın katledildiği ve ülkelerin viran edildiği iddia edilen bir güç var: Siyonizmin, kuruluşundan bu yana uğraştığı ve desteklediği İsrail devleti.
Dün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BM kürsüsünde İsrail’in ve Netanyahu’nun yaptıklarını anlatırken zaman süresi bahane edilerek mikrofonu kapatıldı. Ancak bu hareketle sadece Erdoğan’ın değil, İsrail’in katlettiği yüz binlerce — belki kuruluşundan bu yana milyonlarca — Filistinli bebeğin ve çocuğun sesi kesilmeye çalışıldı.
Birleşmiş Milletler nezdinde İsrail katil, işgalci ve çocuklara yönelik suçlarda adı geçen bir ülke olsa dahi dokunulamaz görünüyor. Özellikle İslam devletleri bu konuda ses çıkaramıyor. Bazı Avrupa devletlerine “güya demokrasi var” diye bu konuda konuşma izni veriliyor; ama İslam devletleri liderleri sesini rahatça yükseltemiyor.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan yıllardır söylüyor: “Dünya beşten büyüktür.” Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Bu BM ya yapısal reform yapmalı ya da İslam devletleri ve Afrika devletleri topluca bu kurumu boykot etmelidir. Bence bugün bu yolda ilk adımı, bütün mazlumların ümidi olan Türkiye atmalıdır. Türkiye bunu yaparsa dünya siyasetinde bir tsunami etkisi yaratır. Birçok ülke Türkiye’den cesaret alarak onu takip edecektir — bundan eminim.
Yoksa yarın çok geç olabilir; çünkü siyonizm yeni neo-kolonizm projesini hayata geçirmek üzeredir. Artık devletlerin bağımsızlıklarına yalnızca ordu gücüyle değil, büyük şirketler vasıtasıyla el konuluyor. Ülkelere kukla liderler tayin ederek zenginliklerine el koyuyorlar — bunu da BM desteğiyle yapıyorlar. Ekonomik bağımsızlığı olmayan hiçbir ülke gerçek anlamda bağımsız sayılamaz.
Bugün bütün dünyada savaş çığırtkanlığı yapan güçler var ve bunun sayesinde trilyonlar kazanıyorlar. Üçüncü Dünya Savaşı’ndan bahsediliyor; fakat böyle bir savaş çıkmayacak, çünkü savaş söylentisi bile onlar için yeterli.
Türkiye en geç 2028’de bayrağı alarak öne çıkmalıdır. Türk savunma sanayii çok başarılıdır; ama bu yeterli değildir. Türkiye, bütün Ortadoğu, Türk Cumhuriyetleri ve Uzakdoğu’daki İslam devletlerinin ekonomilerini birleştirerek bu büyük “ahtapota” (siyonizme) karşı bir mücadele yürütebilir.
Bugün Türkiye için büyük fırsat kapıları açılmıştır. Ortadoğu devletleri, İsrail’in işgalci siyaseti nedeniyle artık Amerika ve İngiltere’ye güvenmiyor. Latin Amerika devletleri çoğunlukla Trump’ın kabadayılığı yüzünden Amerika’ya mesafeli. Türk dünyasında ise Türkçülük güçleniyor ve Türkiye etrafında birleşmeye hazır ülkeler var. Rusya ise çelişkili bir konumda: Amerika ona düşman, Çin müttefik olsa da bu durum Rusya için farklı riskler doğuruyor.
Yani Türkiye’nin BM’yi protesto ederek ondan uzaklaşması, dünya siyasetini temelden değiştirebilir.
#Hayırlı Cumalar #Trump Erdoğan #WeAreSumud #TürkDilBayramı #Aykut #Hileli #Beyaz Saray'da #Boeing #Mansu Yavaş #F-35 #Meşruiyet #Dünya Lideri #Tom Barrack #Rusya #Biden #ABD Başkanı Donald Trump #NATO #Gazze #DonanmalarAkdenize #Biden #KüreselLiderErdoğan #MelihGökçek #GüçlüTürkiyeGüçlüLider #Barınajans #Barinajans