Son yıllarda İsrail ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler oldukça yoğunlaştı. İsrail, Azerbaycan’da mali destekle beslediği isimler aracılığıyla kendisini Azerbaycan’ın en büyük dostu ve müttefiki gibi göstermeye çalışıyor. Özellikle İkinci Karabağ Savaşı'ndan sonra bu imaj daha da pekiştirilmeye çalışıldı. Savaşta İsrail’in sağladığı silah desteği, bazı kesimlerce abartılarak zaferin temel faktörü gibi sunuluyor. Bu yaklaşım, Türkiye’nin hem diplomatik hem de askeri desteğini, ayrıca Pakistan’ın desteğini gölgede bırakmaya hizmet ediyor.
Gerçek şu ki, İsrail Azerbaycan’a silah sattı. Ancak silah satışı, tüm dünyada devletler arası sıradan bir ticari ilişkidir. Silah sanayi büyük bir sektördür ve hemen her ülke bu ticaretin parçasıdır. Ama savaşlar sadece silahlarla kazanılmaz. Karabağ Savaşı’nın kazanılmasında Türkiye’nin diplomatik çabaları, askeri varlığı ve özellikle SİHA’larının rolü büyüktür. Savaş başlamadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun yürüttüğü diplomasi ve Türk ordusunun hazırlıklı durumu göz ardı edilemez.
Zafer, Azerbaycan ordusunun kahraman mücadelesiyle elde edilmiştir. Ancak Türkiye'nin yanımızda olması askerimizin moralini artırmış, Ermenistan’a destek veren büyük güçlere karşı denge unsuru olmuştur.
Peki, İsrail’in Azerbaycan’a olan bu “ani sevgisi” gerçekten dostluk mu, yoksa stratejik çıkarların bir yansıması mı?
İsrail’in Azerbaycan’a yönelik ilgisinin arkasında çeşitli jeopolitik hedeflerin olduğu görülüyor:
1. Türk Birliği’ni Zayıflatmak: Türk dünyası arasında oluşmakta olan birlik ruhunu baltalamak, kardeş halklar arasında nifak sokmak.
2. Stratejik Koridor Kurmak: İsrail, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, hayalini kurduğu “Büyük Kürdistan” ve kendi ülkesini kapsayan, Doğu ile Batı arasında bir siyonist koridor oluşturma hedefinde olabilir. Bu plan, bölgesel ticaret yollarını kendi kontrolüne alma amacını taşıyor. Bazı haritalarda Nahçıvan, Urmiye, Tebriz ve Gence gibi bölgeler de bu hayalin parçası olarak yer alıyor.
3. Güney Azerbaycan’ın Uzaklaştırılması: Güney Azerbaycan’daki Türklerin, Şii mezhebine sıkı bağlılıkları üzerinden kuzeydeki kardeşlerinden uzaklaştırılması. İran’daki Şiiliğin önemli taşıyıcısı olan Türk topluluklarının manevî bağlarının koparılması, İsrail’in çıkarına olabilir. Bu da birleşik bir Azerbaycan fikrine doğrudan tehdittir.
İsrail’in tarih boyunca hiçbir ülke ile gerçek anlamda dostane ilişki kurmadığı, yalnızca kendi çıkarlarını gözettiği yönünde ciddi eleştiriler var. Teokratik yapısı gereği İsrail’in tüm dış ilişkileri çıkar odaklıdır ve bu da dostluk maskesi altında yürütülen ilişkilerin samimiyetini sorgulatıyor.
Bu bağlamda Azerbaycan’ın da İsrail’e karşı dikkatli olması, sadece ekonomik ve askeri faydaya odaklanmak yerine, uzun vadeli stratejik riskleri göz önünde bulundurması gerekmektedir. Tarih, samimiyetin değil çıkarların ön planda olduğu ilişkilerin sonunun acı olduğunu defalarca göstermiştir.
Türk dünyasının geleceği, dış güçlere değil, kardeş halklar arasındaki dayanışmaya bağlıdır.
#Barinajans.com #İsrail-İran #Hayfa #vurdu #SONDAKİKA #prompayy #Demir Kubbe #Amerika #Sipersonik #Füze #Tel Aviv #Bayburt #Yahudi #Türkiye #Beter #NATO #Netanyahu #Affedin ŞansVerin #Ürdün #BTG Savunma #David #Kürecik #Müslüman #Mansur #Irak