10743,2%1,17
40,59% 0,02
46,46% 0,32
4300,34% 0,63
6928,30% 0,05
Gazeteci, Araştırmacı: Mesut HARAY – Özel Haber / Analiz
Almanya’nın Stuttgart kentinde faaliyet gösteren sivil yardım kuruluşu STELP, kurucusu ve gönüllüsü Sercan Eran’ın İran’a giriş yaptığı 3 Temmuz 2025 tarihinden bu yana kayıp olduğunu duyurdu. Eran’ın İran’a yalnızca yardım malzemesi ulaştırmak için gittiği belirtiliyor.
STELP’in yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Sercan Eran, tamamen insani bir amaçla ve kendi kişisel riskini göze alarak İran'a giriş yaptı. Ancak o günden beri kendisinden hiçbir haber alınamıyor. Ne telefonla ne de yerel temaslarla kendisine ulaşılabilmiştir.”
Eran, Almanya’da kamu yayıncısı SWR’ye yaptığı açıklamada dikkat çekici şekilde şunu belirtmişti:
“Yanımda ne uydu telefonu, ne çelik yelek ne de özel koruma var. Bu bir askeri görev değil; yardım görevi. Sadece bir sırt çantasıyla gidiyorum.”
Sercan Eran’ın kaybolması tesadüfi mi, yoksa İran rejiminin “sivil görünüm altında müdahale” algısına karşı gösterdiği sistematik bir refleks mi?
İran, özellikle 2022 sonrası yabancı STK’lara yönelik gözle görülür bir sertleşmeye gitti.
Gazeteciler, gönüllüler, araştırmacılar hatta sporcular bile çeşitli gerekçelerle sorgulanmakta ya da alıkonulmakta.
Son 5 yılda İran’da “yabancı devletle iş birliği” ya da “rejim karşıtı faaliyet şüphesi” gerekçesiyle gözaltına alınan kişilerin sayısında %80’lik bir artış kaydedildi.
Eran örneğinde, yanında hiçbir güvenlik ya da iletişim aracı taşımaması ise, daha da düşündürücü:
Ya gerçekten bir kazaya kurban gitti…
Ya da İran rejimi, artık pasif ve silahsız yardım çalışanlarını dahi potansiyel “paralel diplomasi” unsuru olarak değerlendiriyor.
Eran’ın Almanya-Türkiye-İran üçgeninde böyle bir görev üstlenmesi, aslında İran rejimi açısından farklı anlamlar taşıyabilir:
İran içindeki halkla doğrudan teması olan bir figür: Yardım ulaştırmak isteyen kişi rejim dışı bir “etki aktörü” olarak görülüyor olabilir.
Batı destekli yardım kanallarının “meşruiyeti” tartışması: Rejim, kendisi dışında hiçbir yapının insani sorumluluk almasını istemiyor olabilir.
Türk vatandaşı olması: Türkiye-İran arasındaki rekabetli diplomasi, bu tür bireysel vakaların bile şüpheli görülmesine yol açabiliyor.
Almanya ve Türkiye dışişleri bakanlıklarının yaptığı çağrılar, İran makamları üzerinde kamuoyu baskısı oluşturmayı hedefliyor.
Ancak İran’dan henüz net bir açıklama yapılmış değil. Bu da süreci daha fazla güvensizlik ve bilgi boşluğu ile besliyor.
“Eğer Sercan Eran hayattaysa ve İran’daysa, onun serbest bırakılması bir insan hakları meselesidir.
Eğer başına kötü bir şey geldiyse, bu da İran’daki yardım koridorlarının çöküşünü simgeler.”
Bu sözler, Almanya merkezli bir STK yöneticisine ait.
Eran olayı, artık sadece bir bireyin kaybolması değil, aynı zamanda bir normun çöküşüdür:
Sivillerin, güvenli olmayan coğrafyalarda bile iyilik taşıyabileceği inancı ciddi yara almıştır.
İran gibi sistemlerin içinde "tarafsız yardım" artık mümkün mü?
Eran, büyük olasılıkla sadece iyi niyetle yola çıkan bir gönüllüydü.
Ama bu olay, İran rejiminin iyiliğe dahi nasıl şüpheyle baktığını,
ve uluslararası insani yardım ağlarının ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Sercan Eran bulunana dek şu soru gündemde kalmaya devam edecek:
“İyilik bile şüpheliyse, orada insanlık ne kadar özgürdür?”
️ #SercanEranNerede
#Türk Milleti #Recep Tayyip Erdoğan #AKP MHP DEM #Terörsüz Türkiye #CHP'den #DEM Parti #fetö #Burası Beşiktaş #WelcomeHome #Zaten Beşiktaşlı #$PUMP #Koktuk #Kimler #Malazgirt #Aygün #Ak Parti 32 #Cumhurbaşkanımiz Sayın #Kürt #Öcalan #Tarihi #Osmanlı #Türkler #Milliyetçi #Seçim #Kudüs #Grok #Düne