2. Dünya Savaşı belgesellerini defalarca seyrettim.
Bu belgeseller arasında da en çok savaşın seyrini değiştiren Leningrad Kuşatması’nı!
Alman-Rus Savaşı'nı anlatan bu belgeseller; Hitler'in planları, ordu ile Ruslara saldırısı, cephede olanlar ve en sonunda da Rusların karşı saldırısı, Alman Ordusu’nu çevirmesini teslim alınmasını içeriyordu; sonuçta da Almanların geri çekilişi ve sonu.
Leningrad içinde halkın neler yaşadığını çok düşünsem de bu yönde bir belgesel elime hiç geçmedi.
Ta ki; Paullına Sımons’un "Bronz Atlı" kitabını satın alıncaya kadar.
Kitap, Tatyana ile Aleksander'ın aşkıyla da süslenerek, kuşatma esnasında Leningrad'da halkın yaşadığı olayları en doğal hali ile, okuyucunun içine sindire sindire, en ince ayrıntısına kadar anlatıyor.
Bu kitabın anlattıklarına göre yiyecek karneye bağlanıyor, karnedeki yemek mevcudu azaldıkça azalıyor.
Öyle bir zaman geliyor ki,, karneye bağlanan kişi başı 125 grama kadar düşen ekmek payıyla beslenmek bir tarafa, doymaksa şöyle dursun, açlıktan ölmemek esas mesele oluyor.
Hatta beş kişinin erzağını almaya giden kişi nefsinin hayvansı isteğine yenilip dönünceye kadar bütün yemeği bitiriyor.
Zaten beş kişilik yemek diye verilebilen de bir kisinin yarım saatlik yolda yiyebileceği yarım öğünlük birşeycik.
Tatyana, önce ikiz erkek kardeşini bombardımanda kaybediyor. Daha doğrusu kardeşinden haber alınamamasından aylar sonra kardeşinin öldüğü söyleniyor, ölüsünü bile göremiyorlar. Sonra anne babasını, sonra arkadaşını açlığa bağlı hastalıklardan kaybediyor. Ya öldüğünden, ya savaşta olduğundan yeterli sayıda görevli olmadığı ve toprağın donmuş olması sebebiyle cesetleri gömemiyorlar bile.
Tatyana ölen ablasını gölün buzunu kırıp içine atmak zorunda kalıyor.
Yazık, sivillerin yapabileceği hiçbir şey yok!
Leningrad, kuşatılıp teslim olsun diye kemendi iyice sıkılarak açlıkla boğulduğu halde; sanki çıkabileceklermiş gibi birde Stalin, Leningrad'dan çıkışları yasaklamış,
Havadan bombalar, yerden soğuk, açlık, hastalık vura vura, yaşamanın değil ölmenin olağan karşılandığı; ölünün değil; ölmesi için her türlü ortamın müsait olduğu halde ölemediği için yaşayanın garipsendiği bir şehir.
3 Milyonluk Şehirden 800.000-1.000.000 insan, bazı kaynaklara göre de şehrin yarısı olan çoğunluğu 1.500.000 kişi ölür.
Almanların Leningrad'da yaptığı soykırımdı.
Daha yakınlarda sırf Yahudi olduğu için yakalanıp sağlam olanların çalışmak; hasta yaşlı çocuk olanların boşuna beslememek amaçlı öldürülmek için ayrıldığı ve sayısının 44.000'den fazla olduğu iddia edilen kamplar var!
En ünlüsü de;
6.000.000 Yahudinin öldürüldüğü kamplar arasında, çoğunluğu Yahudi olan 1.000.000'dan fazla kişinin öldürüldüğü, gaz odaları Krematoryumların (cesetlerin yüksek sıcaklıklarda yakıldığı yer) bulunduğu, sağ olanların, başımıza birşey gelmesin diye cesetleri topladığı, yakılan insanların ise külleri gübre olarak kullanılsın diye biriktirildiği, ancak 7.000 kişinin kurtulabildiği
Auschwitz Kampı.
Lafı gevelemeye gerek yok;
Almanlar bile kabul eder; bu Yahudilere yapılan soykırım ötesidir!
Yahudilere yapılan soykırım denilence;
Belgesel filminde seyrettiğim birr toplama kampında, üstü başı parça parça aç bir çocuğun, zoraki gülümseyerek dans edip sevimli gözükmeye çalışması ve tüm bunları da bana ekmek versinler aç karnımı doyursunlar düşüncesiyle yaptığının bariz anlaşıldığı o görüntü aklıma gelir.
Her seferinde içim parçalaınır. Yine parçalandı, gene gözlerim doldu!
Gelelim Gazze’ye;
Teknolojine güvenerek, savunmasız insanların üstüne bombalar yağdırmak, okulda ders yaparken; hastanede tedavi görürken; evinde uyurken parça parça etmek; enkazların altında kaldığı için parça parça olduğu bile bilinmez hale getirmek nedir?
Peki aynı Leningrad’daki gibi gıda depolarını, buğday silahlarını bombalama, gıda yardımı alacağı yolları kapayarak, açlığa terketmek, evinden, ata toprağından kaçmaya zorlamak nedir?
Resmi kayıtlara göre, 54.321; Filistin Sağlık Bakanlığı Gazze'de öldürülen 16 bin 503 Filistinli bebek ve çocuğun isimlerini yayınladı.
Bunlar; tanıyacak insanın yaşadığı ve parça parça olmadan, tanınacak halde enkazın altından çıkarılabilenler!
Alın size;
Filistinli doktor annenin, dikkatinizi çekerim militan demiyorum, en kötü olayın bile hafif kalacağı olay;
Nasır Hastanesi'nde doktorluk yapan Ala en-Neccar'ın hastaneye gitmek için evden çıkması sonrasında evinin hedef alınması sonucu en büyüğü 12 yaşında olan, 10 çocuğunun 9’unu kaybediyor, diğer çocuğu da yoğun bakımda! Diğerlerinin kendisini bırakın fotoğrafı bile yok! İşte size yoğun bakımdaki evladının resmi:
Kutsal kitaplarında “öldürmeyeceksin” diyen Tanrılarına;
“Karışsaydı bize yapılan soykırıma müdahale ederdi; demek ki, Tanrı bu işlere karışmıyor” diyerek muhalefet eden; ama aynı Tanrının, Türkiye’nin yarısınıda içine alan “Vadedilmiş Toprakları” için herşeyi mübah gören, dün soykırıma uğradığı halde bugün soykırım yapmayı mübah gören hastalıklı zihniyetle; mübah görenleri mübah gören daha az hastalıklı zihniyeti;
Yahudi soykırım kampları ele geçince Almanların buralari zorla gezdirip bakmaları sağlandığı gibi;
Parçalanmış çocuk cesetlerinin arasında gezdireceksin, onlardan birisinin çocuğuna empati kurumasını isteyeceksin, hatta, “hangi cesedi çocuğunun yerine koymak istersin” diye de tercih hakkı vereceksin.
Daha bitmedi, parça parça olmuş cesetlerin karşısında ; enkaz altında kalmış cesetlerin verdiği kokunun olduğu sokakta oturtup, eline kağıt kalem vereceksin duygularını en ince ayrıntısına kadar yazmalarını isteyeceksin.
Çok mu ağır oldu!
Tamam, bir odaya çocukları veya çocuğu ile bir hafta boyunca aç susuz kilitleyip, çocuğunun açlıktan çığlıklarını Dinlemesini sağlayacaksın.
Gazze'de binlerce çocuk açlık veya açlığa bağlı hastalıklardan öldü!
Tekrar hatırlatıyorum; Filistinli doktir Ala en-Neccar, 10 çocuğunun 9’unu kaybetti, yaşayan ise ölenlerden beter!
Ölüm deyince,
Soykırımla uğrayanlar da uğratanlar da öldü.
Ve ölüm var!
Gün gelip geberdiklerinde
Hangi dinden olursa olsun özünde Eşref-i Mahlukat olarak yarattığı insanı, insanlık dışı davranışı hoş gören sapıtmış insanları, değil cennet cehennem bile kabul etmeyecek! diyor,
Bu kadar kelamın verdigi buhranla sağlık huzur dilemek içimden gelmediğinden; insan kalıp saygıyı hakedenlere saygılarımi sunuyorum!
Yazan:
İnsan olmaya çalışan herhangi bir şahıs
#LeningradKuşatması #YahudiSoykırımı #Gazze #ÇocuklarÖlüyor #İnsanlıkNerede #TarihtenDersAl #Auschwitz #FilistinGerçeği #SavaşınSivilleri #UnutursakYineOlur #SoykırımSessizlikleBaşlar #VicdanlıOl #İsrail #Netanyahu #ABD #Donald Trump #Avrupa #Ak Parti #MHP #CHP #YRP #İYİ PARTİ #İnsanHakları
#WarCrimes #GenocideAwareness #ChildrenOfWar #FromLeningradToGaza #HumanityLost #SpeakUpForGaza #HistoryRepeatsItself #MassStarvation #StopKillingChildren #WarAgainstCivilians #GazaUnderAttack #GlobalSilence #NeverAgainIsNow #HumanRightsCrisis #EthnicCleansing #InnocentLivesMatter
#Barinajans #Google #izmiryanıyor #AdaletBakanlığıTekSes300Bin #SabriUgan #Türkiyeli #Messi #Peters #İbrahim Kutlay #Eda Erdem #Suarez #Doruk #Tipini #Allah Rahmet Eylesin #Faul #RabbiminLütfu #MilyonlarAFBekliyor #CBVarsaEkAtamaVar #bilecikyanıyor #GazaGenocide #idam #YasamaBitmedenKademe #20 M #yangın #Özgür Özel #Türkiyeli #1024 KPSS #depremoldu #OrmanKahramanları #FreeTogo #Melik #Gomez #Adidas #20ye #Otokoç #Milan #Fransalı #Opsiyonlu #Adalet