Türkiye, uzun yıllardır turizm alanında dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Ege’den Akdeniz’e, Doğu Anadolu’dan Karadeniz’e kadar dört bir yanı tarih, doğa ve misafirperverlikle dolu olan bu ülke, milyonlarca turiste ev sahipliği yaparak hem ekonomisine ciddi katkı sağladı hem de kültürel diplomasi açısından önemli bir değer kazandı.
Bugün turizm, Türkiye'nin döviz girdisinde en önemli kalemlerden biri hâline gelmiş durumda. Bu noktaya da kolay gelinmedi. Nice yıllar boyunca “nezaketle, kaliteyle, samimiyetle” örülmüş bir turizm anlayışıyla bu başarıya adım adım ulaşıldı.
Bu büyük kazancı engellemek isteyenler, yıllar içinde farklı yöntemler denediler. Bazen ekonomik baskılarla, bazen orman yangınlarıyla, bazen de terör saldırılarıyla turizmi baltalamaya çalıştılar. Ancak bu kez çok daha sinsi ve tehlikeli bir plana geçtiler.
Artık saldırı doğrudan Türkiye’nin ahlaki dokusuna, toplumun değerlerine ve turizmdeki saygınlığına yönelmiş durumda.
Sosyal medyada yayılan ve izleyen herkesin içini burkan videolarda, özellikle Avrupa’dan gelen bazı turistlerle işletmeciler arasında geçen ahlaksız görüntüler açıkça ortada. Kadınların bacak aralarına balon yerleştirip, erkeklerin kendi vücutlarıyla bu balonları patlatması gibi iğrenç ve toplumun ahlaki yapısına açıkça saldırı niteliği taşıyan “eğlenceler” düzenleniyor. Dahası, bu rezaletin ortasında kahkahalarla gülen insanlar, bu yozlaşmanın nasıl içselleştirildiğini de gözler önüne seriyor.
Bu sadece birkaç işletmenin sapkın organizasyonu değil; doğrudan Türk turizmini sabote etmeye yönelik kirli bir operasyondur.
Tüm bunlar yaşanırken, içerideki bazı medya ve sosyal medya çevrelerinin bu görüntüleri normalleştirmeye çalışması da dikkat çekicidir. "Modernlik", "özgürlük", "laiklik" gibi kavramlar artık ahlaksızlık için bir kılıfa dönüştürülmüş durumda.
Modern olmayı ahlaksızlıkla karıştıran bazı kesimler şimdi çıkıp, "Burası laik bir ülke, kimse kimseye karışamaz" diyeceklerdir, biliyorum.
Ama ister laik ol, ister muhafazakâr… Hangi dünya görüşüne sahip olursanız olun, bu yapılanlar insanlık onurunu ayaklar altına alan utanç verici hareketlerdir. Toplumsal ahlâk çökerse, hiçbir medeniyet ayakta kalamaz.
Üstelik bu yeni operasyon yalnızca dışarıdan gelen turistler üzerinden yürütülmüyor. Bu sürecin bir ayağı içeride çoktan devreye sokuldu. Son birkaç yıldır, sözde ekonomik kriz bahanesiyle esnafı cezalandırmak, halkı bezdirmek, insanları tatile yönlendirmemek için türlü yollar denendi. Yerli turist adeta Yunanistan’a gitmeye teşvik edildi. “Orası daha ucuz, daha kaliteli” gibi algı operasyonlarıyla, kendi ülkesinde tatil yapmak isteyen insanlarımız komşu ülkelere yönlendirildi.
Şimdi ise sıra dışarıdan gelen turistlerde.
Türkiye'nin Asya’dan, Orta Doğu’dan, Türkistan’dan, Kafkaslar’dan gelen, değerlerine bağlı turistler için güvenli ve ahlaklı bir tatil merkezi olma özelliği bilinçli olarak zayıflatılıyor. Amaç, hem Türkiye’nin turizm gelirini baltalamak hem de kültürel yapısını çökertmek.
Bu yapılanlar, ülkeye yönelik ekonomik ve kültürel bir operasyondur. Açık ve net!
Umarım yetkili kurumlar bu rezaletin önüne geçer. Bu ahlaksız organizasyonlara imza atan işletmeler vakit kaybetmeden kapatılır; bu alanlarda çalışanlara bir daha turizm sektöründe iş verilmez. Zira bugün turizmde yaşanan yozlaşma, yalnızca birkaç otelin meselesi değil, bu ülkenin geleceğine yönelen çok tehlikeli bir tehdittir.