Daha önceki yazımda, Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış sürecinin başarılı bir şekilde devam ettiğini belirtmiştim. İki ülke arasında 17 maddelik barış belgesinin metni üzerinde mutabakata varıldı. Ancak Azerbaycan’ın, bu barış anlaşmasına ek bazı şartları bulunuyor.
Önceki yazımda bu şartlardan biri olan AGİT Minsk Grubu’nun feshedilmesine değinmiştim. Bu yazıda ise Azerbaycan’ın barış anlaşması dışında öne sürdüğü ikinci, ancak bana göre en önemli şarttan bahsedeceğim. Konu, Azerbaycan’ın “Ermenistan anayasası” ve “bağımsızlık bildirgesi”nin değiştirilmesini talep etmesidir.
Bugün Ermenistan’ın anayasasında yalnız Azerbaycan’a değil, Türkiye’nin doğusuna yönelik iddialar yer alıyor. Bu sadece Azerbaycan’ın değil, aynı zamanda Türkiye’nin de güvenliğiyle ilgili bir meseledir. Yani Bakünün bu talebi yalnızca Azerbaycan’ın değil, doğrudan Türkiye’nin ve hatta Gürcistan’ın da çıkarlarını savunmaktadır.
Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış görüşmeleri devam ediyor. Aslında iki ülke, çatışma tarihleri boyunca ilk kez barışa bu kadar yaklaşmış durumda. Ermenistan barışa aceleyle yaklaşırken, Azerbaycan ise temkinli davranıyor, defalarca düşünüp öyle adım atıyor. Resmî Bakü defalarca yalnızca kalıcı bir barışla ilgilendiğini belirtmiştir. Ermenistan ise deyim yerindeyse süreci oldu bittiye getirmeye çalışmaktadır.
Azerbaycan, Ermenistan’a güvenmiyor ve bunun haklı nedenleri var. Mesele yalnızca Ermenistan’ın 30 yılı aşkın bir süre boyunca Azerbaycan topraklarının %20’sini işgal altında tutması değil, daha önceden imzalanan devletlerarası belgeleri rahatlıkla ihlal etmesidir.
SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlık kazanan ülkeler, 21 Aralık 1991’de Kazakistan’ın Almatı şehrinde “Almatı Bildirgesi”ni imzaladılar. Bu bildirgeye göre, bağımsız olan ülkeler SSCB'den ayrıldıkları sınırlar çerçevesinde birbirlerinin bağımsızlığını tanımışlardır. Yani, Ermenistan esasen 1991 yılında Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul etmiştir. Ancak “Almatı Bildirgesi”nin mürekkebi kurumadan, 1991’in sonlarında ve 1992’nin başlarında Erivan yönetimi, Azerbaycan’a karşı silahlı çatışmalar başlatarak topraklarını işgal etmeye girişmiştir.
Azerbaycan, öncelikle bu nedenle Ermenistan’a güven duymamaktadır.
Her ne kadar Azerbaycan, 44 günlük İkinci Karabağ Savaşı ve yerel çaplı antiterör operasyonlarıyla topraklarını Ermenistan işgalinden kurtarmış olsa da, gelecekte Ermenistan’ın yeniden işgale kalkışma ihtimalini göz ardı etmiyor.
Bugün ise Azerbaycan güçlüdür; ancak ileride bu dengenin değişmeyeceğine kimse garanti veremez. Öte yandan, Ermenistan anayasası ve bağımsızlık bildirgesi, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi için hukuki bir zemin oluşturmaktadır. Bu belgeler yalnızca Azerbaycan’a değil, aynı zamanda Türkiye topraklarına yönelik de dolaylı iddialar içermektedir.
Örneğin, Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. maddesinde şu ifadeye yer verilir:
"Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da işlenen 1915 soykırımının uluslararası alanda tanınması görevini desteklemektedir."
Burada geçen “Batı Ermenistan” ifadesi, günümüz Türkiye’sinin doğu bölgelerini kapsamakta ve bu açık bir toprak iddiası anlamına gelmektedir.
Yine, Ermenistan Anayasası'nın 1. maddesinde şu ifadeler yer alır:
"Ermeni halkı, Ermeni devletinin temel ilkelerine ve Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’nde belirlenen ulusal hedeflere dayanarak, egemenliğin yeniden tesisi için özgürlüksever atalarının kutsal emrini yerine getiriyor."
Bu da açık bir şekilde toprak iddiasıdır.
Burada “ulusal hedeflere dayanarak egemenliğin yeniden tesisi” ifadesiyle, aslında eski Dağlık Karabağ Muhtar Bölgesi'nin Ermenistan’a birleştirilmesi ve “Batı Ermenistan” adı altında Türkiye’nin altı doğu vilayetinin (Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput ve Sivas) Ermenistan’a ait olduğu ima edilmektedir. Hatta Ermenistan, Gürcistan’ın Cavahetiya Bölgesi'ni de kendi tarihi toprağı olarak görmektedir. İşte tam da bu nedenle, Azerbaycan bugün Ermenistan Anayasası'nın ve bağımsızlık bildirgesinin değiştirilmesini talep etmektedir.
Ermenistan tarafı, bir süredir Bakü’nün bu talebine direnç gösteriyordu. Örneğin, Başbakan Paşinyan, Ermenistan Anayasası’nın yeni metninin 2026 yılı Aralık ayına kadar hazırlanması ve 2027 yılında değerlendirilmesi talimatını vermişti. Ancak Başbakan, son açıklamalarından birinde Ermenistan’daki önceki anayasa referandumlarının halkın iradesini yansıtmadığını ifade etti.
Şöyle dedi:
“Adalet sektöründeki problemler de bu nedenle doğuyor. Bu boşluk, diğer meselelerle birlikte, tüm anayasa referandumlarında kamuoyunun, resmî sonuçların halkın iradesini tam anlamıyla yansıtmadığına dair inancından kaynaklanıyor.”
Görüldüğü gibi Paşinyan’ın bu açıklamasında anayasanın yeni metninin hazırlanması sürecinde bir hızlanma sezilmektedir. Her ne kadar bu değişikliği iç sorunlara bağlasa da, esas neden farklıdır: Asıl sebep, Azerbaycan’ın bu meselede Ermenistan’a taviz vermemesidir.
Sonuç olarak, Azerbaycan tarafı, Ermenistan anayasası ve bağımsızlık bildirgesindeki toprak iddialarının ortadan kaldırılmasını talep etmektedir. Bu gerçekleşmediği takdirde, Bakü dolaylı şekilde barışın imkânsız olduğu mesajını vermektedir.
İmza: Azerbaycanlı siyaset bilimci Turan RZAYEV