Vatan sevgisi, insanın varlığında yanan gizli bir meşaledir. Bu meşale, insanın yolunu aydınlatmakla kalmaz, aynı zamanda onun içinde bir bütünlük yaratır. İnsan vatanını sevdikçe sadece toprağa değil, kendi maneviyatına, köküne, öz özüne bağlanır. Ama bu sevgi söndüğünde, içte oluşan boşluk asla boş kalmaz. Doğada her boşluğun dolması gibi, insan ruhunun boşluğu da ya ışıkla ya da karanlıkla dolar. Vatan sevgisi olmayan yerde oluşan karanlık ise sadece bireyin değil, bütün toplumun geleceğine gölge düşüren görünmez bir tehlikeye dönüşür.
Vatanı sevmeyen insan içinde bir istikrar bulamaz. Ruhunda bir kararsızlık, bir bağlılık eksikliği vardır. Çünkü vatanseverlik, insanı kendisinden daha büyük bir bütüne bağlayan iplerden biridir. Bu ip koptuğunda, insan hayatın darbeleri karşısında savunmasız kalır. Her etkiye açıktır: yabancı ideolojilere, sinsi propagandalara, kişisel menfaatin çekici ama zehirli tekliflerine… İnsan için pusula olan vatan sevgisi yoksa, yol kaybı kaçınılmazdır. Yönsüz kalan ruh hem kendisi için tehlike yaratır hem de çevresini zehirleyen kaotik bir güce dönüşür.
Tarih boyunca en büyük felaketlerden birçoğu, içinde vatan sevgisi olmayanların eliyle gerçekleşmiştir. Bu tür insanlar iki yöne saparlar: ya her değeri kişisel menfaat uğruna satmaya hazır olurlar, ya da başkalarının iradesine gönüllü esir düşerler. Bazen çok sakin, hatta etkisiz görünebilirler; ancak maneviyatın boşluğunda gizlenen tehlike sessizce büyür. Değeri olmayanın satacak çok şeyi vardır. Vatanı içinde taşımayan insan ise en küçük baskı karşısında bile öz özünden vazgeçmeye hazırdır.
Bu insanlar çoğu zaman kendilerini “tarafsız” gösterirler, ama manevi tarafsızlık diye bir şey yoktur. Kim vatanla bağlı değilse, başka bir güce, başka bir etkiye, başka bir merkeze bağlanmaya başlar. İnsan boş kaldığında kendini bir yere verecektir: ya ışığın tarafına, ya da karanlığın. Vatan sevgisi ruhu yüceltir, onu temiz tutar, insana sorumluluk, cesaret, ahlak ve duruş kazandırır. Bu sevgi yoksa, o boşluğu yalanlar, korkular, sinsi etkiler ve yabancı müdahaleler doldurur.
Vatan sevgisi, insanı bütünleyen tek manevi dayaktır. Ahlakın, duruşun, cesaretin ve vicdanın arkasında çoğu zaman vatan sevgisinin sesi vardır. İnsan vatanını sevdikçe kendini daha net görür, kendi özüne daha sağlam bağlanır. Bu bağ koptuğunda, iç dünyası darmadağın olur, ruh merkezi kaybeder. Merkezi olmayan varlık, her rüzgâr karşısında devrilmeye mahkûmdur.
Toplum için en tehlikeli olan da budur: içi boşalan insan, tehlikesini dışarıya taşımaya başlar. Toplumsal ilişkileri zehirler, değerleri aşındırır, geleceğin sütunlarını sarsar. Bir millet için en yıkıcı tehlike silahlı düşman değil; içinde vatan sevgisi tükenmiş bireydir. Çünkü böyle bir insan ne kendini koruyabilir ne de topluma dayanak olabilir. O, düşmanın içimize gizlice saldığı en sessiz, en görünmez gölgeye dönüşür.
Aslında bu tehlikeyi görmek için göz yeterli değildir — vicdanın görmesi gerekir. Çünkü vatan sevgisi sadece bir duygu değil, insanda manevi dokunulmazlık yaratan bir zırhtır. Bu zırh olmadığında, ruh saldırıya açık kalır, düşünceler altüst olur, değerler yok olur.
Sonunda anlaşılan gerçek çok basit ama derindir:
Vatan sevgisi olmayanın içinde boşluk değil, er ya da geç ortaya çıkan gizli bir tehlike yaşar.
Bu tehlike bazen bir sözle, bazen bir seçimle, bazen basit bir kayıtsızlıkla kendini gösterir. Bu nedenle, vatan sevgisi insanı sadece yüceltmez — onu korur, sabit kılar ve ışıkla doldurur.
Vatansız kalan kalp, söndürülmüş bir ocağa benzer: önce sadece kül görünür, sonra içindeki gizli karanlık alevlenir. İnsan kendi ocağını korumalı ki içinde ışık sönmesin.
Çünkü sönmüş ışığın yerini her zaman karanlık doldurur.
Evet 263 Kişi
Hayır 8 Kişi