Bencillik aldı başını gidiyor. Herkes sadece kendi nefsini düşünüyor; önceliği kendine, kendi rahatına veriyor.
Kimse bir başkası için fedakarlıkta bulunmayı aklının ucundan bile geçirmez oldu. Nefis ve nefsin arzuları her işte ağır basıyor. Küçük cihatları kazandı insanlık ama büyük cihada gelince maalesef herkes mağlup oldu.
Hani demişti ya Sevgili Peygamberimiz (sav) en kalabalık ordu ile katıldığı seferinden dönerken; “Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz.” diye. Sormuştu arkadaşları; “Ey Allah’ın Resulü, büyük cihat nedir?” diye. O iki cihan güneşi de şöyle cevaplandırmıştı: “Büyük cihat nefsinize karşı yapacağınız cihattır.”
İşte insanın bugün başarısız olduğu büyük cihat. İnsan öyle bir hırsa büründü ki; küçük büyük demeksizin her şeyi ama her şeyi kendine istemeye, sahip olduklarını katlamaya, daha çoğuna sahip olmak için gecesini gündüzüne katmaya başladı.
Bırakın elindekini paylaşmayı, en ufak bir ihtiyacı için istekte bulunan en yakınını bile görmezden gelir oldu.
Hani sağ elin verdiğini son el duymayacaktı. Sağ el kilitlendi, tüm fonksiyonlarını yitirdi. Sanki çalışmıyor artık sağ eller. Sol eller ise başkalarından medet umar hâle geldi.
“O ihtiyaç sahibi yakınımın yerinde ben olsaydım acaba ne yapardım?” diye düşünmez oldu insanlar. Empatiydi bu düşüncenin adı.
Mülkün sahibi Allah! Hiçbirimiz bunu inkâr etmiyor; sıklıkla da dile getiriyoruz. Ama bizim olmayan bir şeye neden bizimmiş gibi sımsıkı sarılıyoruz? Ona ihtiyaç duyanlar ile paylaşmaktan neden bu kadar çekiniyoruz?
“Düşmez kalkmaz bir Allah.” demiş atalarımız. Ama biz bunu hiç aklımıza getirmiyoruz. Bir gün gelip bizim de muhtaç duruma düşebileceğimize, bizden istekte bulunanlar gibi bizim de birilerinden bir şeyler istemek zorunda kalabileceğimize hiç ihtimal vermiyoruz. Şu üç günlük dünyada kimseye muhtaç olmadan tek başımıza yaşayabileceğimizi zannediyoruz. Bu kibirden, bu gururdan kurtulabilmek için bir an evvel empati becerimizi geliştirmemiz, kendimizi diğer insanların yerine koyup onları anlamaya çalışmamız gerekiyor.
“Eğer ben onların yerinde olsam ne yapardım, nasıl davranırdım ve bana karşı nasıl davranılmasını beklerdim?”
Bir şeyler yaparken, bir söz söylerken, bir davranışta bulunurken bu düşüncenin süzgecinden geçirmeliyiz ki doğru davranışta bulunabilelim. Aksi takdirde gün gelir, kendimizi tüm dalları budanmış bir ağacın en tepe noktasındaki tırmanıcı gibi hissederiz. Aşağıya inmeyi düşünürüz ama tutunacak bir dal kalmamıştır. Tutunmakta olduğumuz ağacın uç noktasındaki ince zayıf dal da koparsa bizi hiçbir şey orada tutamayacaktır.
İnmemek üzere çıktığımızı düşündüğümüz ağacın tepesinde yalnız başımıza kalakalırız. Korku ile etrafımıza bakar; “Kim budadı bu dalları?” diyerek suçlu ararız. Hâlbuki o ağaca bizden başka tırmanan olmadı ki! Tırmanırken teker teker biz budadık, bizden başka kimse o yüksekliğe ulaşmasın diye bütün o dalları.
Dünya yaşamı da böyle, bir ağaca tırmanmak gibidir. Çıkarken budadığımız o dallar; “Artık size ihtiyacım yok! Ben kendi kendime yeterim. Her şeyim var, hiçbir şeye ihtiyacım yok!” diye düşünerek etrafımızdan uzaklaştırdığımız dostlarımızdır aslında.
Sorumluyu, suçluyu uzakta aramamalı; kendimizden, kendi nefsimizden başlamalıyız sorgulamaya.
Ne idik ne olduk?
Neden bu hâllere düştük?
#Alpaslan Demir
İstanbul-18.07.2025
#Barinajans #HasanBarın #GaziMustafaKemalAtatürk #SayınCumhurbaşkanım #Suça #AliKoç #Çelik #BarışınAnahtarıTürkiye #Eurofighter #AzizYıldırım #TAYFUNBLOK-4 #GülbenErgen #Ortalık54 #Heykel #BankalarBirliği #DursunÖzbek #Heykel #PolisHaberBekliyor #ArdaGüler #AdilYaşam GenelAf #ÜmitÖzdağ #F-35 #NATO #İsrail #GazaStarving #Augusto #MemurEmeklisineAdalet