Dünyanın dikkati şu anda Ukrayna’daki şiddetli çatışmalara, Gazze’de süren yıkıma ve Suriye’de toz-toprak altında kalan kentlere çevrilmişken, Güney Kafkasya’daki küçük ama kararlı bir Türk devleti kendi yolunu sessizce genişletiyor: Azerbaycan.
Bu yalnızca bir enerji ihracatçısının adımları değil. Bu, bölgeyi yeniden kuran bir tasarının aşama aşama hayata geçmesidir. Azerbaycan artık sadece Hazar kıyısında yer alan bir enerji ülkesi değil — Şam’dan Katar’a, Pakistan’dan İsrail’e kadar uzanan geniş bir alanda siyasal, ekonomik ve güvenlik düzenini etkileyen bir güç haline geliyor.

Azerbaycan’ın Suriye ile ilişkilerini yeniden kurması ilk bakışta bir “uzlaşma adımı” gibi görünebilir. Oysa bu gelişmenin arkasında daha derin ve akılcı bir hedef yatıyor. Bakü, Şam’a doğru bir enerji hattı kurarak sadece yeni pazarlar kazanmıyor — aynı zamanda İran ve Rusya’nın Akdeniz'e çıkış üzerindeki tek taraflı üstünlüğünü de sarsıyor.
Suriye’nin enerji gereksinimlerini kısmen de olsa karşılayabilmek, Azerbaycan’ı bölgede yeni bir enerji ve siyaset oyuncusu olarak öne çıkarıyor. Bu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik konum açısından da Azerbaycan’ın değerini artırıyor.
İran ise bu düzenlemeyi kendisine karşı yeni bir çevreleme kuşağı olarak algılıyor. Azerbaycan’ın Akdeniz’le dolaylı da olsa bağlantı kurabilecek konuma gelmesi, Tahran’ın çevrelendiği hissini daha da güçlendiriyor.
Azerbaycan ile İsrail arasındaki bağlar uzun yıllardır derinleşiyor. Önceleri bu ilişki yalnızca istihbarat ve savunma alanında sınırlıydı; şimdi ise teknoloji, sağlık, tarım ve enerjiye de yayılmış durumda. İsrail için Azerbaycan’ın en önemli özelliği, İran’la doğrudan sınır komşusu olması. Bu, Bakü’yü stratejik bir ortak haline getiriyor.
Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Katar ile gelişen ilişkiler ise Azerbaycan’ı Körfez’in sermayesiyle buluşturuyor. Bakü artık yalnızca doğal gaz satmıyor — aynı zamanda enerji iletimi, ulaşım ağı ve yatırım çekiciliğiyle bölgesel bir merkez olma yolunda ilerliyor.
Bu birliktelikler sayesinde Azerbaycan yalnızca Kafkasya sınırlarını aşmakla kalmıyor; daha geniş bir Türk-Arap alanına da bütünleşiyor.

Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ilişki artık sadece “iki devlet, bir millet” söylemiyle değil; ortak stratejiler ve bölgesel görev paylaşımıyla şekilleniyor. Bakü için Ankara sadece dil, kültür ve tarih ortağı değil — aynı zamanda kararların alındığı başlıca siyasal merkezlerden biridir.
Bu yakınlık Azerbaycan’ın tüm dış açılımlarında kendini hissettiriyor. Suriye’ye gaz aktarımı, Körfez’le işbirliği, Orta Asya’ya çıkış yollarının aranması — tümü Türkiye’nin siyasal ve teknik desteğiyle gerçekleşiyor.
Türkiye ise bu tabloda sadece destekçi değil, tam yetkili bir ortak konumundadır. Her iki ülkenin bölgedeki adımları birbirini tamamlar niteliktedir. Bu uyum, Türk Devletleri Teşkilatı’nın geleceği için de dikkate değer bir örnek sunuyor.
Ermenistan’ın Hindistan’la geliştirdiği askeri ve teknik bağlar, Azerbaycan için yeni bir tehdit değerlendirmesi ortaya çıkardı. Bakü, buna karşılık olarak Pakistan’la daha derin bir savunma ve güvenlik ilişkisi kurmaya başladı.
Pakistan’la kurulan askeri işbirliği yalnızca simgesel değil — ortak tatbikatlar, istihbarat paylaşımı ve yeni silah teknolojilerinin aktarımıyla pekişiyor. Bu bağ, İran’ın doğu sınırları boyunca da Azerbaycan’ın nüfuzunu artırıyor.
Böylece Azerbaycan, İran’ı yalnızca batıdan (Güney Azerbaycan, Türkiye ve İsrail üzerinden) değil, doğudan da (Pakistan desteğiyle) kuşatan stratejik bir konuma ulaşıyor.
2023 ve 2024 yıllarında Azerbaycan Karabağ üzerindeki denetimini tamamen sağladıktan sonra, Rusya’nın bölgede “barış gücü” rolü hızla anlamını yitirdi. Bakü, Moskova’ya açıkça şu mesajı verdi: “Kendi topraklarımızda dış bir gücün varlığını kabul etmiyoruz.”
Bu tutum, Rusya’nın Kafkaslar’daki “üst komutanlık” döneminin sona erdiğinin göstergesidir. Rusya’nın etki alanı daralırken, Azerbaycan bu boşluğu Batı’yla ve bölgesel ortaklarla doldurmaya çalışıyor.
Ancak bu gerilimin ilerleyen yıllarda daha da sertleşmesi olasılığı da göz ardı edilmemeli.
Tüm bu gelişmeler ayrı ayrı hamleler gibi görünse de, aslında bütüncül bir stratejinin parçalarıdır. Azerbaycan;
Suriye’ye enerji aktararak Akdeniz siyasetinde yer almaya başlıyor,
İsrail ve Körfez’le bağ kurarak ekonomik ağırlığını artırıyor,
Türkiye ile stratejik uyum kurarak siyasal gücünü büyütüyor,
Pakistan’la askeri ortaklık geliştirerek İran-Hindistan hattına karşı denge kuruyor,
Rusya’yla mesafe koyarak karar alma bağımsızlığını pekiştiriyor.
Bugün Azerbaycan sessiz ama kararlı adımlarla ilerliyor. Ancak bu yol, yarın bölgede yeni güç dengeleri oluşturacak kadar etkili olabilir. Bu yalnızca Azerbaycan için değil — Türk dünyası, Arap toplumu ve küresel sistem için de yeni sorular doğuracak bir sürecin başlangıcıdır.
Yakında imzalanacak yeni anlaşmalar, düzenlenecek zirveler ve açıklanacak yatırım planları bu yeni rolün daha görünür ve kalıcı kanıtları olacaktır.
Azerbaycan artık yalnızca bir ülke değildir. O, bölgeyi yeni baştan kurgulayan bir yapı ustasıdır.
#HandOffGaza #SahteDiplomalarıAçıklayın #Bitget #EmniyetHakkınıİstiyor #Nadidi #Demokrasi Komisyonu #TOWNS #AlpaslanHocaHedefte #Halı #Affet Türkiyem #Selçuk Alagöz #pragmatist #Geleceğimiz Çalındı #Sahte #2024 KPSS #Ak Parti #haberler #keremaktuerkoğlu #Anadolu #Ndidi
Evet 261 Kişi
Hayır 8 Kişi