Son günlerde Türkistan’daki devletlerin Avrupa Birliği (AB) ile imzaladığı yeni iş birliği anlaşmasında, Güney Kıbrıs’ın – yani Rum kesiminin – adanın tek devleti olarak tanınmasına ve orada diplomatik temsilcilik açılmasına dair bir maddenin yer aldığı bildiriliyor. Bu bilgi, özellikle Türkiye ve Azerbaycan medyasında, KKTC’ye yönelik bir saygısızlık ve Türkiye’ye karşı diplomatik bir güvensizlik olarak yorumlanıyor.

Türkistan ülkelerinin bu yaklaşımı, ilk bakışta AB ile yakınlaşma arzusu gibi görünebilir. Ancak bu, belki de Çin ile Rusya arasında sıkışmış, geleceği biraz belirsiz görülen bir coğrafyanın, kendisini “çevredeki güç merkezine” yaklaştırma çabasıdır.

Bu tutum ani bir karar değil, dengeleyici bir refleks olarak da değerlendirilebilir. Ancak unutmamak gerekir ki, en güvenilir güç, kendi içimizdeki birliktir. Türk dünyası artık sadece ortak dil, din ve tarih değil; aynı zamanda ortak çıkarlar ve kültürel-stratejik bir çizgi etrafında birleşme gereği içindedir. En onurlu tercih, kendi birliğimizi kurmak, büyük ve diri olmaktır!

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) –
Birliğin Temeli, Sınavın Başlangıcı

TDT’nin kurulması yılların özlemiydi. Ancak bu, teşkilat üyesi ülkeler arasında hiçbir zaman görüş ayrılığı ya da tutum farkı olmayacağı anlamına gelmez. İngiltere’nin AB’den ayrıldığı, Türkiye’nin ise yıllardır üyeliğe kabul edilmediği bilinen bir gerçek… Bugün bile AB içerisinde farklılıklar yaşanmakta. Örneğin, Polonya ile Almanya, Macaristan ile Fransa arasında çeşitli meselelerde görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Aynı durum BMGK, Afrika Birliği gibi büyük platformlar için de geçerlidir.

TDT içerisinde de zaman zaman pozisyon farklılıklarının oluşması doğaldır. Asıl mesele, ortaya çıkan bu görüş ayrılıklarını çevik diplomatik yaklaşımlar ve ortak stratejik çıkarlar doğrultusunda yönetebilme becerisidir.

Ayrıca, eminiz ki bu tür gelişmelerin derinliğinde ve ufkunda Turan’ın vicdanı ve devlet aklı yatmaktadır… Her zaman “derin devlet” konuşulmaz, bir defa da “derin vicdan”a değinelim…

Azerbaycan’ın Tutarlı Duruşu ve Merkez Yol Rolü

Yaşanan gelişmeler bağlamında Azerbaycan Cumhuriyeti bir kez daha kendi ilke ve duruşuna sadık kaldığını göstermiştir. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, hiçbir baskı ya da teşvik edici siyasi teklif karşısında geri adım atmadan, Türkiye ve KKTC’ye kardeşlik desteğini açıkça ortaya koymuştur.

Bu tutum, yalnızca Türkiye ile stratejik müttefikliğin değil, Türk dünyasının manevi temeller üzerine inşa edilen değerlerine sadakatin de ifadesidir. Azerbaycan’ın, “büyük Türk çadırının orta direği” olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.

Antalya Diplomasi Forumu çerçevesinde Cumhurbaşkanı Aliyev’in KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmesi de bu yönde verilen açık mesajlardan biri olarak değerlendirilmeyi hak etmektedir. Tüm bu gelişmeler, Azerbaycan’ın bölgedeki “merkez yol” işlevini daha da öne çıkarmıştır. – “Azerbaycan – Yüreğimde bir şahdamardır” diyen usta Yavuz Bülent Bakiler’in sözleriyle…

Önümüzdeki Aşama:
Gayriresmî Zirve ve Mesajlar

Yakın zamanda TDT’nin gayriresmî zirvesi yapılacaktır. Bu zirvede KKTC gözlemci statüsüyle yer alacaktır ve onunla ilgili olumlu mesajların verileceği de muhtemeldir.

Bu durum iki yönüyle önem taşır:
1. KKTC’nin teşkilat içindeki statüsünün derinleşmesi,
2. Kıbrıs meselesinde yalnızca Türkiye’nin değil, tüm Türk dünyasının bütüncül desteğinin açıklanması.

Denge Siyasetine Dönüş ve
Toplumsal Baskının Etkisi

Tüm bu süreçlerin ardından, Türkistan’daki kardeş ülkelerin hükümetleri, kamuoyunun, millî vicdanın ve Türkiye-Azerbaycan medyasının kardeşçe, samimi etkisiyle yeniden denge siyasetine yönelmiş olacaktır. Bu ülkeler ya AB baskılarını gerekçe göstererek, ya da Türk dünyası ile ilişkilerin önemini vurgulayarak yeni ve düzeltilmiş adımlar atacaktır.

KKTC, Türkiye ve Türkistan’da –
Farklı Görüşler, Ortak Soru

Vurgulanmalıdır ki, yalnızca Türkistan değil, bizzat KKTC içinde ve Türkiye’de de bu konuda farklı görüşler, çelişkili tutumlar mevcuttur. Örneğin, KKTC vatandaşlarının bir kısmı Rum kesiminin pasaportunu taşımakta ve onun sunduğu imkânlardan faydalanmaktadır. Bu da olayın bir gerçeği olup, Kıbrıs sorununun çok katmanlı doğasını yansıtmaktadır.

Sonuç olarak;
Olayları yüzeysel tepkilerle değil, stratejik bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. TDT bu durumdan sarsılmadan çıkacak, zamanla daha olgun adımlar atılacaktır. Bu gelişme, teşkilat içindeki önceliklerin daha net biçimde belirlenmesi için bir fırsat olarak da değerlendirilebilir.

Türkiye ve Azerbaycan’ın kararlı ve ilkeli duruşu çerçevesinde, Türk dünyasının diğer devletleri de millî çıkarlarını, Türk birliğinin ortak menfaatiyle dengelemeye çalışacaktır.

Yüzde olan yüzde,
sözde olan sözde,
özde olan özde kalacaktır!

KARDEŞLİĞİMİZ ZEVAL GÖRMESİN!

Ekber GOŞALI