Avusturya- Macaristan İmparatorluğunda ki topraklarının 2/3'ü Macaristan'dan zorla alınmıştır.
İşte 2 Kasım 1938 Macaristan'ın Trianon anlaşmasını reddedişinin yıldönümüdür.
Viyana anlaşmasında, Macaristan sınırları eskisi gibi olmasa da yeniden revize edilmişti.

Miklos Horthy önderliğinde, tam 18 sene süren Çekoslovakya işgali son buldu. (Çek ve Slovaklar da pek mazlum değilmiş bak şu işe).
Macaristan, Trianon anlaşmasını bu hamle ile yırttı. Fakat, Sovyet işgali sonrası Macaristan maalesef ki eski sınırların dönmek zorunda kaldı.
Macarların bir sözü var; Aklımda kaldığı kadarıyla, "Macaristan devletinin komşuları yine Macar Halklarıdır." Diye...
Bu durum aslında Türkiye'nin kaderi ile aynı değil mi?
Ya da Bu durum Türklerin Kaderi mi?
Bizim nasıl Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Irak, Suriye, Lübnan Filistin, Ürdün vb. ülkelerde kalmış soydaşımız, yaşayan Türkler varsa;
Macaristan'ın da Litvanya, Estonya, Romanya, Çekya, Avusturya, Ukrayna, Slovakya, Sırbistan ve Hırvatistan'da kalan Hun Türk, Sekeller, Kıpçak Türkleri vardır.

Macar dediğimize bakmayın doğrusu Batı Hun Kıpçak Türklerindir demek istiyorum.
Peki ne alaka Ukrayna, Litvanya demeyin. Bir kısmı Represia ile Sovyet zulmünde, bir kısmı Saint Germain ve Trianon anlaşmaları ile İtilaf devletleri tarafından zorunlu göçe tabi tutturulmuşlardır.
Bu acı ve hazin duruma Topraklar kaybedilmiştir diyenler, hata ediyorlar.
Hayır gerçek cevap; zorla, cebren bir haydut gibi koparılmıştır demek daha yerinde olacaktır. Hem Türkiye, hem de Macaristan'ın kaderi olarak söylüyorum bu durumu.
Almanya zaten Versay antlaşmasına ve yaptırımlarına isyan etmiş ve 2.Dünya savaşı patlak vermiştir.
Dolayısıyla Versay, Saint Germain antlaşmaları güncellenmiştir.
Romanya ve Bulgaristan devamlı ikilemde davrandıkları için kayıp ve kazanç oranları pek bir tartışma konusudur. Lakin Sovyet baskısı ve acıları onları güçsüz bir devlet olarak tarih sahnesine koymuştur.

Sömürgeci zihniyetin 1.Dünya Savaşında kendi istediği güçsüz, mikro dünya ile ona itaat edecek bağımlı ve söz dinleyen ülkeler yaratma fikrinin bir sonucudur.
Biz her ne kadar Sevr'i yırtıp atarak Lozan'da Ülkemizi kurmuş olsak bile kaybettiğimiz imparatorluk, içindeki Halklar, Soydaşlarımız, Altyapı ve Yatırımlarımız, Madenler, Kaynaklar olarak bakarsak bizim de Sevr antlaşmasını yeniden ülke gündeminde sıcak tutmak zorunluluğumuz olduğunu düşünüyorum.
Hükümetimizden de Bir konsensüs kurularak Sevr antlaşmasının imza tarihi olan 10 Ağustos (1920) tarihinde "Acı ve Telafi Edilmesini Gereken Hatıra Günü" olarak ele alınmasını istirham ediyorum.
Dolayısıyla 28 Ocak (1920) tarihini "Misak-ı Milli Günü";
10 Ağustos (1920) tarihinde ise; "Milli Mefkùre Ant (Hatırlatma) Günü" Olarak kutlanmasını;
5.000 yıllık Türk Medeniyetinin,
1.500 yıllık Anadolu Türk-İslam Hanedanlığının,
102 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin ödev mirası olarak, gerekliliği olduğunu düşünüyorum.
Unutmamak, Unutturmamak ve bir daha Yaşanılmaması Adına,
Alacaklı olduğumuz gözü yaşlı bizi hasretle bekleyenler adına,
Son 300 yıllık mezalimlerle kaybettiğimiz soykırıma uğrayan halkımız adına,
Bu süreçte verdiğimiz şehit, yetim, dul ve gazilerimiz adına,
Ben bu görevi yüreğimde hissediyorum.
Siz ne dersiniz?
#TaşacakBuDeniz #Netanyahu #Hicran #Müslüman #SizBunuÖzlerken #Eyüpspor #Neymar #Milli #Hazard #uefamafia #AkınGürlek #Eyüpspor #VPvFB #HayırlıCumalar #Duran #Hicran #Talisca #Netanyahu #Samsunspor #Zarife #MuratÖzkaya #Pizen #EnNesyri #
Evet 261 Kişi
Hayır 8 Kişi