Bugün 24 Nisan, sözde Ermeni Soykırımı Anma günü. Erivan’da Türkiye ve Azerbaycan Bayrakları yakılması olayını duyuran haber kanalları, bu haber eşliğinde Nikol Paşinyan’ın da bir açıklamasını paylaşıyor. Bu açıklamaya göre Paşinyan yapılan eylemi ‘’ uluslararası hukuk çerçevesinde komşu devletlerin egemenliğine açık saygısızlıktır.’’ şeklinde değerlendirerek ‘’kınadığını’’ beyan etmiş.
Eylemi yapan kimmiş diye baktığımda Taşnaksutyun partisinin organize ettiği anma yürüyüşüne katılan iki eylemci olduğunu gördüm.
Taşnaksutyun partisinin temelleri 1890 yılında Tiflis şehrinde atılmış. Sebep; 1863 Nizamnamesi ile önemli ayrıcalıklar elde etmiş Ermenilerin, 1877- 78 Osmanlı Rus savaşı sonrası yapılan 3 Mart 1878 Ayestefenos’un 16. ve 13 Temmuz 1878 Berlin anlaşmasının 61. maddelerine dayanarak Doğu Anadolu’da bağımsız Ermeni Devleti kurabilmek için, Osmanlı İmparatorluğu ile mücadeleye girişmesi. 
Taşnaksutyun öncesinde 1885 de Van da Amerikan Komitesi ve 1887’ de de İsviçre’de Hınçak Komitesi kurulmuştu. Farklı şehirlerde kurulmuş bu komitelerin ortak amacı Ermenileri özgürleştirmek! Ortak harekât alanı ise İstanbul ve Anadolu idi. Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde ilk sosyal ve siyasi haklarını dedem Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Ermeni Patrikhanesini kurması ile kazanmışlardı. Ve yüz yıllar boyu milleti sadıka olan Ermenileri kullanmak isteyen Avrupa Osmanlı’nın altını oymaya devam etmiştir. 1789 ihtilalinin etkilerini de göz ardı etmeksizin Ermenileri sözlü, yazılı ve silahlı kışkırtmalarla terörize eden Avrupa, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kargaşa doğurtarak emperyalist amaçlarına zemin oluşturmayı başardı mı, evet! 
Tehcir süreci nasıl gelişti?
Tarihler 24 Nisan 1915’ i gösterdiğinde, 11 Kasın 1914’ten itibaren resmen savaşta olan Osmanlı Hükümeti Dâhiliye Nazırı Talat Paşa’nın emri ile Ermeni çetelerine destek veren komita merkezleri kapatılarak evraklarına el konulup komitacılar da tutuklanıp İstanbul’dan Ankara yakınlarına göndermesi olayı gerçekleşmiştir.
Van Gölü çevresinde isyan çıkaran Ermeniler’in Rus sınırı ilerisine gönderilmesi hususunu Enver Paşa’nın Talat Paşa’dan talep etmesi ile Meclisi Vükela kararı olmaksızın boşaltma işlemi başlatılmıştır. İşlem sırasında güvenlik ve tahliye edilenlerin mallarının güvende tutulması noktasında yetersizlik meydana geldiğinden, 26 Mayıs 1915’te Talat Paşa tarafından Sadaret makamına tezkere sunulmuştur. Çıkarılan kanun ve talimatnamelerin uygulanması ile alakalı olarak da Osmanlı Hükümeti, Dâhiliye, Hariciye, Harbiye, Maliye ve Adliye Nezaretlerini ortak çalışarak tehcire tabi tutulan halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması, sürecin en sağlıklı hal içinde yürütülmesi için görevlendirmiştir. Ayrıca birçok müdüriyet ve mahalli komisyonlar kurarak tehcir sırasında yeni talimatnamelerle de gidenlerin geride bıraktıkları taşınır - taşınmaz mal ve mülklerini güvence altına almıştır ki bunu göç edenlerin eşyalı bırakılan evlerinin mühürlenerek koruma altına alınmasının yanında geride bırakılan emlak ve arazi cinsinin kıymet bedeli ve miktarının kayıt altına alınmasından anlamaktayız.
Tehcir uygulamasında dikkat çeken diğer unsur ise; şimdilerde veryansın edildiği gibi ne idüğüne bakılmaksızın tüm Ermeni halkın tehcire tabi tutulmamasıdır. O dönem Ermeni halkı; Gregoryan, Protestan ve Katolik mezheplerine mensuptu. İçlerinde isyan çıkaranlar çoğunlukla Gregoryan mezhepten olduğundan tehcire tabi tutulanlar azami bu mezhepten olmuştur. Hatta Osmanlı Hükümeti, 15 Eylül 1915’de çıkardığı yeni tezkire ile hasta ve kör olan Ermenilerin sevkini de durdurmuştur. 
Yani demem o ki; Tehcir dediğimiz husus işgal altındaki bir devletin idari tedbir amacı ile aldığı karardan başka bir amaç gütmemektedir.
Bu konularda merakı uyanan okuyucu, Göçe Tabi Tutulanlar ile alakalı o günün gazetelerinde de yayımlanmış bulunan kanunun maddelerini bulup okuyabilirler. 
Tüm bunlara ilave olarak şunu söylemeden geçmek olmaz; 
Osmanlı Rus savaşı sonrası gelişen olumsuz durumlardan doğru almak zorunda kaldığı zorunlu göç kararının akabinde 1917 Bolşevik ihtilali ile dağılan Rusya ve değişen dünya koşulları sebebi ile 1918’ de geri dönüş yasası çıkararak göç eden vatandaşlarının dönebilmesine olanak sağlamıştır. Geri dönenlerin zararlarını da bizzat söz verdiği üzere hazineden karşılamıştır. Savaş ve kargaşa ortamında mükemmel bir iş çıkardığını söyleyemesek de Osmanlı hükümeti ve Talat Paşa kesinlikle soykırım amaçlı hareket etmemiş olup, tüm samimiyeti ile Müslim veya Gayrı Müslim tüm vatandaşının can ve mal güvenliğini korumayı amaçlamıştır. 
Osmanlı İmparatorluğunda hal böyle iken; hiçbir zaman Ermeni halkın halini düşünmeyen, onları sadece özelde Osmanlı’nın daha derin ve genelde ise Şark meselesinin çözümünde bir silah olarak kullanmak isteyen Avrupa devletleri sözde soykırım iddiası ile Türk Milletinin birlik ve bütünlüğüne saldırmaktan geri durmamaktadır.
Şimdilerde sınır komşumuz olan Ermenistan’da Türk düşmanlığını besleyerek fakrı zaruret halinde yaşamlarını sürdürmelerine göz yummaktadır.  
Bu cepheden bakınca Paşinyan’ın bu açıklamasını samimiyetsizde olsa akıllıca bulduğumu belirtmek isterim. Samimiyetlerine inanmamızın tek yolunun ise suikastçı Tehliryan heykelini kaldırmakla başlayıp soykırım iddialarının tarihe mal edilen büyük bir yalan olduğunu kabul etmeleri ile mümkün olacağını ifade etmek isterim. 
Yazıma başta Talat ve Enver paşalar olmak üzere Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey ve zulme uğramış tüm mazlumları rahmetle anarak son verirken, sağlık ve huzur dolu günler dilerim.  

Ayşegül Demir
glnhal80@hotmai.com

#Talat Paşa #Enver Paşa #Paşinyan 

#Aşık Veysel #Atatürk #Taksim #Manchester United #sigara #Mayısta Çare Bekliyoruz #SırrıSüreyyaÖnder #GenclereDokunma #KademeMeydanı #eziyetten #Zafer Şahin #Telef #Mesai #Çorba #Yamal #Haber odak #Ali Mahir #Ya Adalet #biliniye #Menzil #Ya Sefalet #Tel Aviv #Polis #Mike Waltz #Zehra Kınık #KALKMAK #Geçiş #İsrail #AFHerkesin YükünüAzaltır #Telef #AFNedenGerekli #StajÇırağaTamSigorta