“Türk” kimliğini unutturmak için her gün operasyon yapan, algı üreten, iftiralar üreten emperyalist güçlere ve yerli işbirlikçilerine bir hatırlatma yapmak istiyorum. Tarihsel olayları değerlendirmek uzmanlık alanım olmasa da dünyada sahip olduğum en büyük ayrıcalık olan “Türk” olmam nedeniyle kimliğimize yönelik yapılan bir katliamın yıldönümünü hatırlatmak istiyorum.
İran, İslam Devrimi öncesinde silahlı ve sivil gruplar çeteleşmiş, ülke kaosa sürüklenmiş bir haldeydi. Bu durum yer yer politik, dini ve etnik çatışmaların çıkmasına neden oluyordu. İran İslam Devrimi’nin, sözde “devrimci” güçlerin zaferinden sonra Batı Azerbaycan'daki bazı şiddetli Kürt milliyetçi gruplar, merkezi bir gücünün olmamasından yararlanarak ve özerk bir hükümet kurma bahanesiyle 20 Nisan 1979’da Batı Azerbaycan halkına büyük çaplı bir katliam gerçekleştirdiler. Katliamı emperyalist güçlerin desteğini alan bir grup Kürt örgüt gerçekleştirdi. Katliamcı Kürtler, yıllar önce Şah tarafından bölgeye gönderilmiş ve İran Kürdistan Demokrat Partisi adıyla silahlanmış gruptan oluşuyordu.
Şimdi bu katliamı biraz inceleyelim ve unutanlara hatırlatalım.
İran İslam Devrimi'nin gerçekleşmesinin 8 gün geçtikten hemen sonra 20 Şubat 1979'da Kürt teröristler Mahabad Garnizonunu ele geçirir. Demokrat Parti'den ayrılan “Ghani Blourian" isimli terörist, anılarında şöyle yazıyor; "20 Şubat’ta, saat 11: 20'de, Mahabad Garnizonu silahsızlandırıldı".
Teröristler Mahabad Garnizonunu ele geçirip örgütlendikten sonra 20 Nisan 1979'da en az 20 000 kişilik silahlı Kürtle birlikte Nakade'de bir parti mitingi düzenlemek için yola çıktılar. Gitmekte oldukları Nakade’nin yalnızca 5’te 1’i Kürt nüfusa sahipti.
Nakada'ya silahlı teröristlerin gelişi sırasında kötü niyetlerinin farkında olan şehir halkı, parti liderlerini gerginlik ve kan dökülmesini önlemek için başka bir yerde miting düzenlemeye ikna etmeye çalışır.
Abrishami, "Ortadoğu'da Kürt Sorunu" adlı kitabında; "Bazı saygın Şii din adamları bu silahlı gösteriyi önlemek için parti ofisiyle görüştüler". Ancak şehir halkının bu çabası sonuç vermedi. Şehrin ileri gelenleriyle temas halinde olan "Abdul Rahman Ghassemlou" (Kürdistan Demokratik Partisi lideri) ve "Molla Salah" (Sünni Nakada'nın din adamı) şehrin boşaltılmasını ve teslim edilmesini talep etti. Kürt teröristler bütün çabalara rağmen provokasyon için Nakdeh'e girip şehrin spor stadyumunda toplandılar. Mitingin başlamasından kısa süre sonra bir el silah atışıyla, 20.000 Kürt terörist, şehrin sokaklarına indi. Gündelik yaşamına devam eden sivilleri öldürmeye başlayan teröristler; utanç verici tarihlerine yeni bir katliam eklemeye başladılar. Nakdehlı sivil Türkler ellerindeki birkaç silahla ve çok az miktarda cephaneyle şehirlerini Kürt teröristlerden korumak için direndiler. Türkler, kısa zamanda örgütlenip Qala Bashi (şehrin ortasında bulunan, stratejik öneme sahip bir tepe) ve İmam Caddesi’ndeki yüksek binaların çatısını ele geçirir. Kürt teröristler çıkan çatışmalarda ağır kayıplar verip dağılarak kaçarlar. Geride Kürtlerin bıraktığı yıkım, binlerce ölü kadın ve çocuklardan oluşan utanç verici bir etnik temizlik denemesi kalır.
İlerleyen günlerde Demokratların işledikleri suçlarla ilgili olarak Hojjatoleslam Hassani şunları söyler "Ertesi gün iki evi ziyaret ettiğimde, bunlardan birinde on bir Türk’ün başı kesilmişti ki onları görünce çok üzüldüm. 3 yaşındaki bir kızın başı kesilerek 23 yaşındaki annesinin göğsüne üç şişle yapıştırılmıştı. Yaşlı adam ve yaşlı kadın da onların arasındaydı. 22 kişi daha başka yerde asılıydı. Başka bir evde genç bir adam baltayla parçalara ayrılmıştı. Bu suçların failleri demokrat olduklarını iddia eden Kürtlerdi".
4 gün süren bu etnik temizlik denemesinde yaklaşık 2000 Türk şehit edildi. İran Ordusu ise garnizonunu Kürt teröristlere teslim etmenin ve sonrasında hiçbir şekilde müdahil olmayıp katliamı seyretmesinin utancıyla bu emsalsiz terörün üzerini kapatmaya çalıştı.
Bu günlerde “Cumhuriyetin ne hayrını gördüm” diyen bir müptezelin rahatsızlığı gündem olmuşken hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var.
Tarihimizde onlarca Başbuğ var. Ancak, bana göre, en son ve en büyük Başbuğ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’tür. Büyük önderin kurduğu cumhuriyetin her türlü nimetinden yararlanıp, Meclis Başkan Vekili olan, hiçbir şehit ve gazi yakınının muayene olmak için bile gidemeyeceği bir hastanede Cumhuriyetin yetiştirdiği hekimler tarafından ameliyat olan, tedavi giderlerini vatandaşın ödediği bir kişi “Kurucu öndere, cumhuriyete ve Türk Kimliğine saygısızlık, hakaret ve tehdit ediyorsa en hafif deyimle bu ve bunun gibiler ya “MÜPTEZEL yada “NANKÖR” dür.
Barış güvercini görünümlü leş kargalarını unutmamak ve unutturmamak gerekiyor. Hangi ideoloji ve siyasi partiden olduğumuz önemli değil. Önemli olan “TÜRK” olduğumuzu unutmamak. Zira büyük önderin deyimiyle doğuşumuzdaki en büyük olağanüstülük “TÜRK” olarak doğmak.
#Güney Azerbaycan #İran #SulduzKatliamı #Türk Dünyası #Türk Devletleri Teşkilatı #Turan #Bülent Arınç #İmdev #AliKoçİstifa #UzmanÇavuş #FBvKYS #Kpss2024AtanmasındaKıyımVar #Yapı #FBvKAY #İris #YAPI #İsmail Kartal #ALLAH BELANIZI VERSİN #Özür #Paralı #Ak Parti #StajÇırakSgkTamOlsun #Engelli #Toplu #GenelAf EşitYasa #EvdeBakımYüksekKadro #MeclistenAdaketBekliyoruz #TikTok