
Düşünsenize…
Bir sabah haber ajansları “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün terörle mücadele tatbikatı Tebriz’de yapılacak” diye geçiyor. Sıradan bir gelişme gibi duruyor, değil mi? Oysa bu küçük detayın ardında, İran’ın hem iç siyasetine hem bölgesel stratejisine dair sessiz ama güçlü bir mesaj gizli.
Tebriz sadece bir şehir değil. İran’ın kuzeybatısında, tarih boyunca hem direnişin, hem de Türk kimlik arayışının sembolü olmuş bir merkez. Bu yüzden böylesine hassas bir noktada “terörle mücadele” temalı uluslararası tatbikat yapılması, rastlantı olamaz.
Tahran yönetimi bu tatbikatla resmen şunu diyor:
“Güvenlik bizim elimizde tanımlanır, bizim coğrafyamızda ölçülür.”
Ama burada “terör” dediği şey, Batı’nın anladığı türden radikal gruplar değil. İran, Güney Azerbaycan’daki kimlik temelli hareketleri bile “ulusal güvenliğe tehdit” kategorisine koyuyor.
Dolayısıyla Tebriz’deki bu tatbikat, sahada bir “güvenlik provası” değil — meşruiyet gösterisi.
Tahran, kendi iç muhalif dinamiklerini bastırırken “Bakın, ŞİÖ’nün anti-terör konsepti içindeyiz” diyerek uluslararası zemin hazırlıyor. Yani Şanghay çatısı altında hem baskı politikasını hem de propagandasını sistemleştiriyor.

Bu tatbikat üç ayrı düzlemde okunmalı:
İçeride:
Güney Azerbaycan’daki hareketlere “uluslararası gözler üzerinizde” mesajı.
Yani “burada olası bir başkaldırı, sadece İran değil, ŞİÖ güvenliğini de tehdit eder” algısı yaratılıyor.
Bölgesel:
Karabağ sonrası Kafkasya’da güç dengeleri değişti. İran’ın bölgedeki etkisi zayıfladı.
Tebriz’de tatbikat yapmak, Tahran’ın “Ben hâlâ buradayım!” deme biçimi.
Küresel:
İran, Batı’dan izole olurken ŞİÖ eksenine yaslanıyor.
Bu tatbikatla hem Rusya ve Çin’e sadakat gösteriyor, hem de Batı’ya alternatif bir güvenlik meşruiyeti inşa etmeye çalışıyor.
İran’ın bu hamlesi, aslında ŞİÖ’nün mantığını da yeniden tanımlıyor:
Eskiden “terörle mücadele” deyince herkesin aklına uluslararası tehditler gelirdi.
Ama İran, bunu iç muhalefetle mücadeleye çevirmiş durumda.
Tebriz seçimi bu yüzden çok anlamlı. Çünkü İran’daki Azerbaycan Türkleri — tarihsel, kültürel ve hatta ekonomik açıdan — Türkiye ve Azerbaycan’la en fazla etkileşim içinde olan topluluk.
Dolayısıyla burada yapılan her askerî tatbikat, bir güvenlik projesinden ziyade, bir kimlik siyaseti operasyonu gibi okunmalı.
İran rejimi uzun süredir korkuyu bir yönetim aracına dönüştürmüş durumda.
Terörle mücadele bahanesiyle, halk üzerindeki denetimini artırıyor.
Ve bu kez bunu ŞİÖ markasıyla meşrulaştırıyor.
Tatbikatın adı bile — “Sahand 2025” — sembolik. Sahand, Tebriz’in güneyindeki efsanevi dağ… İran mitolojisinde direnişin ve kimliğin sembolü.
Rejim, bu simgeyi bile kontrol altına alarak “direnişi biz yönetiriz” diyor adeta.

Ama asıl soru şu:
İran gerçekten terörle mi mücadele ediyor, yoksa kimliklerle mi?
Ve bu “güvenlik ekseni” dediği şey, aslında bölgesel statükoyu koruma mekanizması mı?
Belki de İran’ın en büyük tatbikatı, sahada değil; zihinlerde yapılıyor.
Kime dost, kime tehdit denileceğini artık askerî değil, ideolojik güç belirliyor.
Tebriz’deki tatbikat, sadece İran’ın değil, tüm bölgenin geleceğini ilgilendiriyor.
Çünkü orada verilen mesaj açık:
“Kimliğini değil, güvenlik anlayışını sorgula.”
Ama biz biliyoruz ki güvenlik, kimliksiz kurulmaz.
Ve eğer bir milletin kimliği “tehdit” sayılıyorsa, orada asıl tehlike o millette değil, onu susturmaya çalışan sistemdedir.
#Bahçeli #MHP #OzanAkbaba #Daltonlar #Acil #Orkun #BJKvFB #PolisKuruluBekliyor #sarasayenisözleşme #TÜBİTAK #Beşiktaş #Fenerbahçe #FurkanHareketiTekürek #Duran #NewYork #RecepTayyipErdoğan
Evet 261 Kişi
Hayır 8 Kişi