Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK), İran’ın nükleer yükümlülüklerine 20 yıl aradan sonra ilk kez uymadığını açıklaması, sadece teknik bir tespitten ibaret değil. Bu açıklama; diplomasi defterlerinin kapandığı, hedef haritalarının açıldığı bir sürecin habercisidir. Dahası, bu kararın hemen öncesinde Ortadoğu’da Amerikan temsilciliklerinin apar topar kapatılması, bölgedeki güvenlik mimarisinde büyük bir çatlağın eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Tüm işaretler, büyük bir fırtınanın yaklaştığını haber veriyor.
ABD’nin başında bir kez daha Trump var. Yanında ise neokon kanadın en şahin isimlerinden oluşan bir bakanlar kurulu. Böylesi bir kadro, İran’ın nükleer faaliyetlerini diplomatik yollarla değil, askeri reflekslerle çözmeye daha yatkındır. Trump’ın "çılgın adam teorisini" hatırlatan dış politika tarzı, öngörülemezlikten çok, karşı tarafı hazırlıksız yakalama üzerine kurulu ve bu hamle, İran’ın kritik nükleer altyapılarına yapılacak nokta atışı bir hava harekâtıyla ilan edilebilir.
İşte tam bu noktada bölgedeki karmaşık ilişkiler ağı yeniden şekillenebilir. Türkiye ile İsrail arasında son dönemde yaşanan siyasi gerilim, birçok gözlemci tarafından iki ülkenin birbirine tamamen koptuğu şeklinde yorumlanıyor. Ancak unutulmamalı ki devletler, duygularla değil çıkarlarla hareket eder. Türkiye, İran’ın nükleer silahlanmasını kendi güvenliği açısından en az İsrail kadar tehdit olarak görmektedir. Ve Türkiye’nin bu tehdidi bertaraf etmek için gerektiğinde geçici taktik ittifaklara girmesi, devlet aklının bir gereğidir.
Bu denklemde dikkat çekici olan, ABD’nin Türkiye’yi İsrail ile geçici de olsa aynı kareye sokabilecek stratejik baskıyı kurma becerisidir. NATO içinde özellikle İncirlik Üssü gibi kritik lojistik merkezlerin varlığı, Türkiye’nin operasyonel anlamda göz ardı edilemeyeceğini göstermektedir. Bu durumda Ankara, doğrudan bir saldırgan pozisyonda olmasa da, “pasif destek” veya “sessiz onay” rolüyle bu koalisyonun dolaylı bir parçası olabilir.
Peki bu tür bir operasyonun sonuçları ne olur? Öncelikle İran, bölgesel vekil güçlerini harekete geçirerek başta İsrail olmak üzere Amerikan müttefiklerine yönelik füze ve drone saldırılarını devreye sokabilir. Lübnan’dan Yemen’e kadar uzanan bu etki ağı, İsrail’in kuzeyini ve Körfez’i ateşe verebilir. Ancak Batı’nın stratejisi, bu tür sınırlı çatışmaların göze alınabileceği; ama İran’ın bir nükleer güç olmasının göze alınamayacağı şeklinde kodlanmış durumda.
Ortadoğu’da yaşanacak her büyük kriz, sadece coğrafi değil jeopolitik fay hatlarını da sarsar. Türkiye, bu kırılmalar arasında hem ulusal güvenliğini korumalı, hem de yükselen yeni denklemler içinde kendi etkisini maksimize etmelidir. İran’a yönelik muhtemel bir harekât, Türkiye’nin hem iç politikada hem dış politikada nerede durduğunu açıkça ortaya koyacak bir sınav niteliğindedir.
Bu gece sessiz olabilir. Ama bu sessizlik, diplomasinin değil, savaş uçaklarının rotasına yazılmış bir sessizliktir. Ve eğer bu tahmin doğruysa, Ortadoğu çok yakında yeni bir jeopolitik eşiği aşacak demektir.
#İran | #Iran | #إيران | #ایران. #UAEK
#Pezeşkiyan | #Pezeshkian | #بيزشكيان | #پزشکیان
#Kalibaf | #Kalibaf | #قاليباف | #قالیباف
#NükleerGerilim | #NuclearTension | #التوتر_النووي | #تنش_هستهای
#Ortadoğu | #MiddleEast | #الشرق_الأوسط | #خاورمیانه
#Yemen | #Yemen | #اليمن | #یمن
#Gazze | #Gaza | #غزة | #غزه
#BirlikMesajı | #UnityMessage | #رسالة_وحدة | #پیام_وحدت
#RefahSınırı | #RafahBorder | #معبر_رفح | #مرز_رفح
#Barinajans.com #Google
#Konya #OkulSaldırısı #plenecrash #İsrail #Ümit Özdağ #fredomConvoy #Sane #Iran #İlkay #Air İndia #Mete #Sisi #Kaan #Acun #Mısır #Galatasaray #Martinez #Kaldırımda #Cemil Tugay #Beoing #Affet Türkiyem #Osmanlı #