20.Yüzyılın başlarında kurulan bugün üç büyükler olarak kabul edilen Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş 'ın ilk karşılaştığı rakip takımlar işgal altındaki İstanbul' daki İngiliz takımları olmuştur. Büyük imkansızlıklar ve zorluklar altında çoğu zaman birlikte hareket ederek Türkün gücünü ve başarısını futbolda da onlara göstermek ve halkın moralini yükseltmek ortak amaçlarıydı. Hatta Galatasaray Spor Kulübü 'nün kurucusu Ali Sami Bey, savaş yıllarının zor şartları altında bile sporla ilişkisini kesmemiş Milli Mücadeleye de
destek olmuştur. Öyle ki, İstanbul'un düşman işgalinden kurtuluşunun hemen sonrasında sporcu arkadaşları ile birlikte şehri kurtaran Refet Paşa'yı ziyarete gitmişler, Paşa yaptığı teşekkür konuşmasında Ali Sami ve arkadaşlarına,
bizler Anadolu'da savaşırken, sizler de burada işgal güçlerinin takımlarına karşı yaptığınız maçlarda aldığınız galibiyetlerle halka moral vererek çok mühim bir iş yaptınız
diyerek kendilerini kutlamıştır. Ali Sami Yen Beyin hayatını incelediğimizde Türkiye'de spor branşlarının kurumsallaşmasında Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren çok önemli görevler üstlenmiş donanımlı, kültürlü bir spor insanı olduğunu görmekteyiz. Maalesef Türk sporunun gelişmesi adına bir çok yeniliğe imza atan Ali Sami Bey, 1930'lu yılların sonlarına gelindiğinde ise yavaş yavaş arka plana doğru çekilmeye başlamıştır.Sebebi ise tıpkı bu yıllarda olduğu gibi o yıllarda da siyasilerin spora giderek daha fazla müdahale etmeleri, spor teşkilatlarının doğrudan tek parti idaresinin bir parçası gibi değerlendirilerek yeniden yapılandırılması, O'nun spor yöneticiliğini bırakmasına neden olmuştur. Çünkü O, sporun yönetiminin siyasetçilerin değil, doğrudan doğruya spor insanlarının işi olduğunu düşünmektedir. Evet sevgili okurlar, konu futbol olunca ben de dahil hepimiz ahkam kesmeye bayılırız. Tarih biliminin bakış açısıyla dünü doğru okuyarak bugünü daha kolay anlayabiliriz. Dünlerde rahmetli Ali Sami Yen Beyin dert yandığı ve spor yöneticiliğinden uzaklaşmasına neden olan hususlar hala varlığını korumaktadır. Yirmi beş milyon taraftarı olduğu söylenilen bir kulübümüzün başkanı Türkiye 'de siyasetten, ekonomiye ve sosyal hayata yön verebileceği gücü kendisinde bulabilmektedir. Ya da tersinden baktığımızda bir kısım siyasiler seçildikleri şehirlerin takımlarının haklarını korumak adına haksızlığa çanak tutabilmektedir. Neden popülist yaklaşımlarla spora ve futbola yaklaşılmaktadır bunu hepimiz biliyoruz aslında. Futbol tabiriyle söylemek gerekirse, tribünlere oynamak için... Evet bugün futbolun kitleselliğinin dışında çok büyük bir ekonomiye sahip olan futbol endüstrisinden söz edebiliriz. Böyle büyük bir endüstrinin doğru yönetilmesi bütün paydaşların koordineli bir şekilde hareket etmelerini sağlayacak, problemlerin çözümünü kolaylaştıracaktır. Maalesef bir insanın iş insanı olması ya da şirket yöneticisi olması bu alanda çok başarılı olacağı anlamına gelmemektedir. Türkiye Futbol Federasyonu'nun yönetim kurullarının oluşum şekli de problemlerin rasyonel ve sağlıklı çözümünü zorlaştırmaktadır. Bu uzun girizgahtan sonra asıl konumuz olan öze dönmeye gelelim. Bu kadar yabancı oyuncunun takımlarımızda yer alması, alt yapılarımıza yeterince yatırım yapılmaması, alt ligler ve kategorilerde tesisleşmenin yetersiz olması gibi bir çok faktör maalesef futbol kulüplerimizi hem ekonomik olarak dar boğaza sokmakta hem de sürdürülebilir başarılar elde edilememektedir. Kendi içimizdeki kısır döngü ve kötü rekabet uluslararası alanda başarılı olmamıza engel olan etkenlerden biridir. Tıpkı İtalyan şehir devleti geçmişine sahip futbol takımları gibi takım taraftarlığımız kimi zaman milli duygularımızın ve değerlerimizin önüne geçmektedir. Anlaşıldığı üzere ben bir Galatasaray taraftarıyım. Ama benim taraftarlığım bir Türk takımı yabancı takımlarla müsabaka oynarken rakip yabancı takımı destekleyecek soysuzluğa dönüşmemiştir. Yok rakip takım taraftarları İrlanda ya da Yunan takımını desteklemiş, bu yüzden O da misilleme olarak bu Türk takımının müsabakasında rakibi olan yabancı takımı destekleyecekmiş... İşte bütün bunlar milli bilincimize ve birlikteliğimize yönelik yapılan yanlış tavır ve hareketlerdir. Ben Türk Dünyası'nın, Türk Devletleri' nin takımlarını Türk olmayan takımlarla müsabakaları nda tabii olarak desteklerim ve bunu bir Türklük bilinci olarak görürüm. Bu yüzden Güney Azerbaycan Türk Takımı Tractor bizim takımımızdır, Bu yüzden Karabağ sadece Azerbaycan 'ın değil bütün Türklerin takımıdır. Hele milli takımlar düzeyinde Avrupa Şampiyonası, Dünya Kupası gibi büyük organizasyonlarda bir Türk Devletinin takımı bütün Türk Milletinin, Turan ın takımıdır. Galip geldiğinde ya da başarılı olduğunda Almanya' dan Azerbaycan 'a, Balkanlardan Amerika' ya bütün Türkler bayraklarımızla meydanlara iner hep birlikte coşkuyla seviniriz. İnşallah bu sevinçlerimizi yakın bir gelecekte
hem Turan bayrağımız hem de milli bayraklarımızla yapacağız... Yeter ki özümüze dönelim.
#Galatasaray #Fenerbahçe #Türk Futbolu#trtspor#beinspor#tvbuspor#erdoğanarıkan#veliyiğit#okanburuk#Aliece#Haşmetbabaoğlu#tractor#Qrabağ#Beşiktaş #Türkiyefutbolfederasyonu#millitakımlar