2016'daki 15 Temmuz darbe girişimi, yalnızca Türkiye’de FETÖ adlı terör örgütüyle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Türk devletçiliğinin verdiği bir mücadele değildi. Bu aynı zamanda tarihte imparatorluk kurmuş bir milletin, devlet aklıyla küreselciler arasındaki savaşın zirve noktasıydı.

Küreselciler, Türk devlet geleneğini yıkmak için ilk ciddi hamlesini 2001 yılında, Kemal Derviş üzerinden yapmıştı. Ancak Türk devlet aklı, Devlet Bahçeli’nin o dönem sergilediği siyasi refleks sayesinde bu hamleyi boşa çıkardı.

Bu kez ellerindeki en gizli silahı, Siyonistlerin maşası olan FETÖ’yü devreye soktular. Amaçları Türk devletini tarihten silmekti. Ancak Türk milleti, Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ve Devlet Bahçeli’nin güçlü desteğiyle kahramanca direndi ve bu silahlı kalkışmaya son noktayı koydu.

Küreselcilerin hedef aldığı ikinci lider, yine imparatorluk mirasına sahip bir milletin lideri olan Vladimir Putin’di. Putin, iktidara gelir gelmez ülkedeki küreselcilerin finansal ve siyasi ayağı olan Yahudi kökenli petrol oligarklarına ve siyasetçilere savaş açtı. O günden bu yana Putin ile küreselciler arasında büyük bir mücadele devam ediyor.

2022 Şubat’ında, küreselciler bu kez Ukrayna’ya yerleştirdikleri Zelenski üzerinden Putin’i savaşa çekmeyi başardılar.

Donald Trump ise birçoklarının küçümsediği ama aslında çok zeki bir liderdir. 2017’de ABD Başkanlığına seçildiğinde "Amerika’yı Yeniden Güçlü Yapalım" sloganıyla yola çıktı. Trump, Amerika’nın güçlü kalabilmesinin tek yolunun, ülkesini küreselcilerin paralı askeri olmaktan kurtarmak olduğunu biliyordu. Amerika dünya genelinde savaşlara trilyonlar harcarken, küreselcilerin yatırım yaptığı Çin hızla büyüyordu.

Trump döneminde siyonist çevreler onu durdurmak için her yolu denedi. 2021 seçimlerinde kazansa da küreselciler buna izin vermedi ve kendi kuklaları olan, yönetme kapasitesini yitirmiş yaşlı Biden’ı iktidara getirdiler. Ancak Trump pes etmedi. Küreselcilere karşı savaşmaya devam etti ve özgür Amerika'yı isteyen çoğunluğun oyuyla ikinci kez başkan seçildi.

İsrail’e verilen destek, Gazze söylemleri ise Amerika’daki Yahudi lobisine verilmiş bir ‘bayram şekeri’nden ibarettir. Asıl mücadelesi, Recep Tayyip Erdoğan gibi küreselcilere karşı savaşan liderlerle birliktedir. Katil Netanyahu’ya karşı sözünü esirgemeyen Erdoğan’a bu mücadelede büyük ihtiyaç duymaktadır. Aynı şekilde Putin’e verdiği destek de bu küresel savaşın bir parçasıdır.

Trump hakkında "Rusya için çalışıyor", "KGB bağlantısı var" gibi iddialar ise onu gözden düşürme ve esas ittifaklarını karalamaya yönelik kara propagandalardır.

Bir diğer önemli isim de Macaristan Başbakanı Viktor Orban’dır. Avrupa'nın tüm baskısına rağmen Putin ve Erdoğan ile iyi ilişkilerini sürdürmektedir.

Bugün küreselciler, dünya genelinde ulus devletleri yok etmek ve insanlığı her yönüyle yönetmek istiyor. Bu amaçla ellerindeki tüm araçları kullanıyorlar. Ancak onlara karşı açık ve net şekilde savaşan dört lider vardır: Recep Tayyip Erdoğan, Vladimir Putin, Donald Trump ve Viktor Orban.

Dünya medyasını elinde tutan siyonizm bu dört lideri "diktatör" olarak yaftalasa da, gerçekte onlar ulus devletlerin ve milli egemenliğin son kalesidir. Diğer devlet başkanları ya bu dört liderin yanında durmalı ya da milletlerini köleliğe ve yok oluşa sürüklemeye razı olmalıdır.