Arif Güler

Tarih: 17.10.2025 20:47

Unutulmuş Bir Çocuğun Hikâyesi!

Facebook Twitter Linked-in

Altınyol'un Sırrı: Gerçek mi, Efsane mi? | 


Merhaba! Burası İzmir'in en meşhur caddelerinden biri: Altınyol. İzmir'in bu altın gibi parıldayan, herkesin kullandığı yolu... Sizce adını nereden alıyor? Işıkları altın gibi parladığı için mi? Yoksa adının ardında, unutulmaya yüz tutmuş çok daha derin bir hikâye mi yatıyor?
Bugün, Altınyol'un ve Altun isimli küçük bir kızın kesişen hikayesini anlatacağız.
Yıl 1968. İzmir, Adalet Partili Belediye Başkanı Osman Kibar'ın döneminde. Bayraklı sahilinde büyük bir dönüşüm var. Dolgu çalışmaları yapılıyor, yeni yollar açılıyor. Başkan Kibar, yaptığı asfalt çalışmalarından ötürü iktidar yanlısı Yeni Asır gazetesi tarafından övülüyor ve hatta bir yazar ona "Asfalt Osman" lakabını takıyor. Bu lakap, kamuoyunda epey ses getiriyor. Yolun açılışına zamanın başbakanı Süleyman Demirel bile katılıyor. Her şey çok görkemli, her şey çok "altın" gibi parıldayan bir gelecek vaat ediyor. İşte tam da bu atmosferde, bu yeni açılan, şehrin modernleşme simgesi olan bulvara "Altınyol" ismi veriliyor.
Ama hemen yanı başında, o ışıltılı yolun hemen kenarında, bambaşka bir hayat vardı.
O dönem adı Çiçek Mahallesi, bugün Alpaslan mahallesi olarak adlandırılan mahallede yaşayan Hüseyin Dumanlı, geçimini sahile vuran odunları toplayarak sağlıyordu. Tıpkı bugün şehirde çöpten hurda ve geri dönüşüm malzemesi toplayarak ailesini geçindiren insanlar gibi... Yağmur ve sel suları, ormanlardan kopardığı odunları körfeze sürüklüyor, Hüseyin Amca da onları topluyor, belki yakacak olarak kullanıyor, belki satıyordu. Zor bir işti, ama onurlu bir hayat mücadelesiydi.
Hüseyin Amca'nın sekiz çocuğu vardı. Ve bu çocuklardan iki kızının ismi, ailenin belki de onlara duyduğu sevgiyi ve değeri en iyi anlatan isimlerdi: Elmas ve Altun. Belki de aileleri, hayatın zorlukları içinde bir umut ve güzellik sembolü olarak, onlara en değerli varlıklarını çağrıştıran bu isimleri vermişti. Elmas ve Altun... İki kıymetli taş, iki sevgili kız kardeş.
21 Şubat 1970... Hüseyin Amca, yine sahilde, çocukları için çalışıyordu. Yanında, herkesin sevgiyle "Altın" diye seslendiği küçük kızı Altun ve onun bir arkadaşı oynuyordu. Kim bilir, belki de o gün neşe içinde koşuyorlardı.
Ve ne yazık ki, o an oradan geçen ticari bir taksi, küçük Altun'a çarptı. Bu feci kazada, Altun hayatını kaybetti. Yanındaki arkadaşı ise ağır yaralandı, ama sonrasında iyileşti.

 


Bu acı olay, o dönemin büyük gazetelerinde pek yer bulamadı. Sadece yerel bir gazete olan Demokrat İzmir bu haberi manşetine taşıdı. Belki de görkemli açılışların yapıldığı bir dönemde, yeni açılan bir yolda böyle bir trajedinin yaşanması, güvenlik önlemlerinin yetersizliğini gündeme getirebilir ve iktidar yanlısı medyanın pozitif havasını bozabilirdi. O modern, yeni açılan "Altınyol"un bu kadar acı bir haberle anılmasını istememişti.
Altun'un nüfus kaydında doğum tarihi 01.01.1962 yazıyor. Ama mezar taşında 01.01.1963. Bu küçük fark, onun bir "istatistik" olarak bile ne kadar önemsenmediğinin trajik bir kanıtı adeta. Ama o, ailesi için bir altın kadar değerliydi.
Peki sonra ne oldu? Anlatılanlara göre, belediye yetkilileri aileyi ziyaret etti. Bir nevi vicdan rahatlatmak, bir nevi sessiz kalmanın bedelini ödemek için onlara şu sözü verdiler: "Biz bu yolun adını zaten kızınızın ismiyle yaşatıyoruz. Bundan sonra da bu isim, onun anısını yaşatacak."
Yani yolun adı önceden konmuştu, evet. Ama bu talihsiz kaza, "Altınyol" isminin anlamını sonsuza dek değiştirdi. Artık bu isim, sadece pırıl pırıl bir cadde değil, aynı zamanda orada oynarken hayatını kaybeden küçük bir kızın hatırasıydı.
ARİF: Peki bu hikaye ailede nasıl yaşatıldı, bugüne nasıl taşındı? Altun'un yeğenleriyle konuştuk.
ARİF : "Altınyol isminin halanızla bir bağlantısı olduğunu biliyor muydunuz?"
YEĞEN: "Annemizden/ Babamızdan duymuştuk ama detaylarını, yolun adıyla bağlantısını bilmiyorduk. Sizin sayenizde öğrenmiş olduk, çok duygulandık."
ARİF: "Ailenizde Halanız Altun'la ilgili neler anlatılırdı? Onunla ilgili bir anı var mı?"
YEĞEN: "'Çok hareketli, oyun oynamayı çok seven bir çocukmuş' derdi hep."
ARİF: "Peki şimdi bu hikayenin detaylarını öğrenmek, Altınyol'dan geçerken sizde ne hissettiriyor?"
YEĞEN: "Artık Altınyol'dan her geçişimizde aklımızda halamız canlanacak. Çok farklı bir anlam kazandı."
ARİF: Tabii ki başka iddialar da var. Mesela yolun akşamları ışıkları altın gibi parladığı için bu ismi aldığını söyleyenler var. Ya da İtalyanca 'Altın Yol' anlamına gelen "Via D'Oro"dan gelmiş olabileceği... Bunlar hoş hikayeler, ama gerçek olan, Altun'un hikayesi.
Bugün Altınyol, İzmir'in can damarı. Her gün binlerce araç geçiyor. Ve küçük Altun'un mezarı, çok uzak olmayan Soğukkuyu Mezarlığı'nda.
Yani aslında bu yolun iki hikâyesi var: Biri resmi kayıtlardaki - görkemli açılışlar, ışıl ışıl bir cadde... Diğeri ise yüreklerdeki - bir babanın acısı, bir ailenin sessiz yarası ve küçük bir kızın, adını sonsuza dek ona vermiş olduğu trajedisi.
Bir sonraki sefer bu yoldan geçerken, lütfen siz de onu hatırlayın. Altınyol, sadece bir yol değil, aynı zamanda küçük Altun'un sessiz anıtı.
Ben Arif'le, kanalımda görüşmek üzere! Kendinize iyi bakın ve lütfen, unutulmaya yüz tutmuş hikayelerin peşini bırakmayın.

 

#Barınajans Altınyol #İzmirTarihi #UnutulmuşHikayeler #Altun #İzmir #KentHikayeleri #TrajikOlaylar #AsfaltOsman #SüleymanDemirel #AltınyolunSırrı #İzmirBelgeseli #SoğukkuyuMezarlığı #UnutulmazAnılar #YerelTarih

#Pakistan #Afganistan #MuhtarlarGünü #Sergen #Kürtçe #AzizYıldırım #Sane #Toprak #BasakşehirGalatasaray #Abraham #Kasımda KonferansaDavet #Alikoç #Ofsayt #ErsinTatar #Mustafa


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —