Son zamanlarda dikkat çeken tuhaf bir değişim yaşanıyor. Türkiye ve Azerbaycan’daki İsrailci yahudiler, artık “Türkçü”, “Atatürkçü”, “Elçibeyci”, “Milliyetçi”, “Boz Kürtçü”, “Turancı” kimliklerle karşımıza çıkıyor. Dün “demokrat”, “dindar”, “kadın hakları savunucusu”, “LGBT dostu” ve “özgürlükçü” sıfatlarıyla toplumu etkilemeye çalışanlar, bugün Türk milliyetçiliğinin en sert kalıplarını sahiplenmiş gibi görünüyor.
Ancak bu değişimin içi ne kadar dolu? Samimi mi, yoksa sadece yeni bir maskeden mi ibaret?
Dikkat edin, bu çevrelerin dili çoğu zaman küfürle, hakaretle ve tahkirle dolu. Unutulmasın ki, Türk’ün silahı hiçbir zaman küfür olmamıştır. Bu, ancak devşirme ruhların, suni milliyetçilerin kullandığı bir silahtır. Türk’ün kelamı vakardır, erdemdir, bilgidir.
Sözde Türkçülük kisvesi altında gezen bu figürlerin çoğu, İsrail ve Hindistan gibi ülkelerin hayranıdır. Ne zaman Türk’e, Türk birliğine, İslam’a veya ortak kültürel değerlerimize zarar verecek bir konu olsa, hemen o safta belirirler. Türk’ün değil, Türk’e düşman olanın safında dururlar.
Boşuna uğraşmayın. Hangi maskeyi takarsanız takın, bir kelimenizle gerçek kimliğiniz ortaya çıkıyor. Kimi desteklediğiniz, kimi hedef aldığınız, neyi savunup neyi çarpıttığınız her şeyi ele veriyor.
Bu milletin feraseti büyüktür. Kim sahici, kim değil; kim Türk milletine dost, kim sadece bir paravanın arkasında gizlenen hasım, elbette ki anlar.